İzlandaca içindeki íbúð ne anlama geliyor?

İzlandaca'deki íbúð kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte íbúð'ün İzlandaca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

İzlandaca içindeki íbúð kelimesi apartman, apartman dairesi, daire, konut, Apartman anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

íbúð kelimesinin anlamı

apartman

noun

Reksturinn gekk vel þannig að við fluttum saman í eigin íbúð.
Kârlı bir işti, böylece birlikte bir apartman dairesine taşındık.

apartman dairesi

noun

daire

noun

Peter hefur verið að finna nýja íbúð í nokkurn tíma.
Peter bir süre için yeni bir daire bulmak için çalışıyor.

konut

noun

Apartman

Reksturinn gekk vel þannig að við fluttum saman í eigin íbúð.
Kârlı bir işti, böylece birlikte bir apartman dairesine taşındık.

Daha fazla örneğe bakın

Viljið þið að ég búi einn í þessari íbúð það sem eftir er ævinnar?
Hayatım boyunca bu çatı katında yalnız yaşamamı mı istiyorsun?
Gegnum árin hafa greinar í flokknum „Ungt fólk spyr . . . “ komið með margar raunhæfar tillögur, svo sem að ungt fólk, sem er að draga sig saman, sé ekki eitt, forðist varhugarverðar aðstæður (svo sem að vera eitt með einhverjum af hinu kyninu í herbergi eða íbúð eða bíl sem lagt er á afviknum stað), setji því takmörk hve atlot mega ganga langt, forðist áfengisneyslu (sem slævir oft góða dómgreind) og segi ákveðið nei ef tilfinningarnar virðast ætla að fara úr böndum.
“Gençler Soruyor . . .” makaleleri birçok konuda yıllar boyunca pratik teklifler sunmuştur. Örneğin, karşı cinsten biriyle grup içinde birlikte olmak, ahlaksızlık yönünde uzlaşmaya zorlayan durumlardan kaçınmak (karşı cinsten biriyle bir odada veya bir dairede ya da duran bir otomobilde birlikte olmak gibi), sevgi sözcüklerine kısıtlamalar getirmek, alkol kullanımından kaçınmak (çoğunlukla mantıklı düşünmeye engel olduğundan) ve ortam romantik bir havaya büründüğünde kesin bir şekilde hayır demek gibi.
Þegar Ridgewayhjónin komu til borgarinnar leigðum við saman íbúð.
Carl ve Joanne gelince ise birlikte bir daire kiraladık.
Þar sem hjartað er svikult væri viturlegt af ykkur að vera aldrei ein í íbúð, kyrrstæðum bíl eða á nokkrum öðrum stað sem gæfi tækifæri til rangrar breytni.
Yürek aldatıcıdır; bu yüzden bir evde, bir apartmanda, park etmiş bir otomobilde ya da yanlış davranışlara fırsat verecek başka herhangi bir yerde baş başa kalmaktan sakınmakla hikmetle davranmış olursunuz.
Já, við búum ísömu íbúð.
Neden ki, evet, aynı daireyi paylaşıyoruz.
En mesta kvörtun var alltaf að þeir gætu ekki eftir þessari íbúð, sem var of stór fyrir viðkomandi heimalandi sínu, síðan það var ómögulegt að ímynda sér hvernig Gregor gæti verið flutt.
Ama en büyük şikayeti, bu daire terk edemeyeceği her zaman olduğu Gregor nasıl hayal etmek imkansız olduğu için, bugünkü anlamı için çok büyüktü taşınmış olabilir.
Við höfum hann á vídeó fyrir dansi klukkan 10:00 þegar Rosie kom íbúð þinni.
Saat 10'da, Rosie'nin sizin eve geldiği saatte partide çekilmiş görüntüleri var.
Miss Statchell kvað það á schoolroom tónleikum ( í aðstoð kirkjunnar lampar ), og eftir það þegar einn eða tveir þorpsbúar voru saman komnir og útlendingur kom, bar eða svo af þessu lag, meira eða minna hvöss eða íbúð, var whistled í mitt á meðal þeirra.
Miss Statchell dershanede konser ( kilise lambalar yardım ) seslendirdi ve bir ya da iki köylülerin araya geldiği ve bundan sonra ne zaman yabancı bir bar ya da bu çıktı daha az ya da çok keskin veya düz ayar, bunların ortasında ıslık oldu.
Dave var í vel launaðri vinnu, átti fína íbúð og naut þess að verja tíma með öllum vinum sínum.
Dave’in yüksek maaşlı bir işi, güzel bir dairesi ve birlikte vakit geçirmekten zevk aldığı çok sayıda arkadaşı vardı.
Þessar tvær ungar konur voru þegar í gangi í gegnum höllina með swishing pils - hvernig hafði systir hans klæddur sig svo fljótt - og Bandaríkjamaður opna dyrnar á íbúð.
İki genç kadın zaten hışırtı etek salon ile çalışan - nasıl ve - kız kardeşi kendini çok hızlı bir şekilde giyinmiş olan kapıları açık yanked daire.
En þið eigið yndislega íbúð.
Ama sizin bu güzel daireniz var.
Á hef mína eigin íbúð
Kendi dairem var
(1. Korintubréf 6:18) Ef tveir einstaklingar eru að draga sig saman og eiga stefnumót, geta þeir farið eftir þessari meginreglu með því að forðast aðstæður þar sem þeir gætu orðið fyrir freistingu — svo sem að vera einir í íbúð eða bifreið lagt á afviknum stað.
Korintoslular 6:18) Eğer kur yapan bir çift beraberce bir yere giderse, bir evde veya park edilmiş bir otomobilin içinde yalnız kalmak gibi çekici durumlardan kaçınarak bu prensibi uygulayabilir.
Einn svartur kjúklingur sem stjórnandi gæti ekki skilið, svartur eins og nótt og eins hljóður, ekki einu sinni croaking, bíða Reynard, enn fór til roost í næstu íbúð.
Bir kara tavuk yönetici ve gece kadar siyah yetişemedi sessiz, hatta gaklayan, Reynard bekleyen hala sonraki tünemek gitti daire.
Svo ég sendi Jeeves út til að finna ágætis íbúð, og settist niður smá útlegð.
Bu yüzden iyi bir daire bulmak için Jeeves gönderdi ve biraz aşağı yerleşti sürgün.
Við týnum honum á götunni ‚ finnum hann í íbúð læknisins...
Onu sokakta kaybettik. Onu doktorun evinde buldum.
Það rekur burt lodgers, mun augljóslega taka yfir alla íbúð og leyfi okkur að eyða nótt í sundinu.
Uzakta pansiyonerler sürücüler, belli ki tüm daire üzerinden almak ve bırakacağım bizi sokakta gece geçirmek.
Mjög fáir eru í þeirri aðstöðu að geta staðgreitt hús eða íbúð.
Çoğu kişi bir evi peşin para vererek alabilecek durumda değildir.
Unga digur enn og íbúð, oft keyra höfuð sín undir blaða, og huga aðeins átta móður þeirra gefa frá fjarlægð, né mun nálgun þinni að gera þá hlaupa aftur og svíkja sig.
Genç hala ağız kavgası ve düz, başlarını sık sık bir yaprak altında çalışan ve zihin annelerinin, belli bir mesafeden verilen yön, sadece ne yaklaşım onları yapacak tekrar çalıştırın ve kendilerine ihanet.
Þá alla þrjá eftir íbúð saman, eitthvað sem þeir höfðu ekki gert í marga mánuði núna, og tók rafmagn sporvagn inn undir berum himni fyrir utan borgina.
Sonra üçü de, birlikte onlar şimdi ay için yapmadığını bir daire ayrıldı elektrikli tramvay ve şehir dışında açık havaya sürmüştür.
Svona fín íbúð, en ekkert fé?
Demek paran yok, öyle mi?
Eiginmaður Conniear bætti við sig vinnu og þau fluttu í ódýrari íbúð.
Ayrıca Connie’nin kocası ek işler yapmaya başladı ve daha ucuz bir daireye taşındılar.
Á þessari stundu, voru raddir heyrast í ytri íbúð, í alvöru samtali, og mjög fljótlega var rapp heyrt um dyrnar.
Şu anda, sesler, içten konuşma, dış dairede duyuldu ve çok yakında bir rap kapı duyuldu.
Forðist varasamar aðstæður, eins og að vera ein í húsi eða íbúð eða kyrrstæðum bíl.
Tehlikeli ortamlardan kaçının; örneğin, evde ya da park halindeki bir arabada yalnız kalmayın.
Peter hefur verið að finna nýja íbúð í nokkurn tíma.
Peter bir süre için yeni bir daire bulmak için çalışıyor.

İzlandaca öğrenelim

Artık íbúð'ün İzlandaca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İzlandaca içinde arayabilirsiniz.

İzlandaca hakkında bilginiz var mı

İzlandaca bir Cermen dilidir ve İzlanda'nın resmi dilidir. Germen dil grubunun Kuzey Germen şubesine ait bir Hint-Avrupa dilidir. İzlandaca konuşanların çoğunluğu İzlanda'da yaşıyor, yaklaşık 320.000. Danimarka'da 8.000'den fazla yerli İzlandalı konuşmacı yaşıyor. Dil ayrıca Amerika Birleşik Devletleri'nde yaklaşık 5.000 kişi ve Kanada'da 1.400'den fazla kişi tarafından konuşulmaktadır. İzlanda nüfusunun %97'si İzlandaca'yı ana dili olarak görse de, İzlanda dışındaki topluluklarda, özellikle Kanada'da konuşanların sayısı azalmaktadır.