Fransızca içindeki manque ne anlama geliyor?
Fransızca'deki manque kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte manque'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
Fransızca içindeki manque kelimesi başarısız olmuş, yokluk, eksiklik, noksanlık, sıkıntı, kıtlık, açık, eksik, noksan, duygusal bağımlılık, eksiklik, noksanlık, eksiklik, noksanlık, azlık, kıtlık, yoksunluk, mahrumiyet, kıtlık, azlık, sürçme, sıkıntı, başarısızlıkla sonuçlanan, başarısız olan, ıskalamak, yakalayamamak, tutamamak, hedefi kaçırmak, ıskalamak, kaçırmak, buluşamamak, görüşememek, gözünden kaçırmak, yetersiz, korkak, ödlek, doğal olmayan/yapmacıklı, aptal, salak, geri zekâlı, (mali) düşüş, düşme, yapmacık tavır, yapmacık davranış, sahte tavır, acizlik, çaresizlik, sığlık, yüzeysellik, etkili olmama, etkisizlik, ciddiyetsizlik, tecrübesizlik, deneyimsizlik, layık olmama, (beceri, vb.) körelmiş, zayıflamış, yapılan hata, belirsizlik, (kişi) tembelleşmiş, hamlamış, yalancılık, sahtekârlık, düzgünlük, rehavet, yaklaşık olma, belirsizlik, yetersiz, yapılmamış, deneyimsiz, tecrübesiz, acemi, düşüncesiz, başkalarını düşünmeyen, bencil, düşüncesiz, başkalarını düşünmeyen, utangaç, çekingen, sıkılgan, düşüncesiz/duyarsız/anlayışsız, ayırt etmeyen, hayal gücünden yoksun, yoksun, ne kötü, iflas, (çocuğu/a) ihmal, bakmama, güvensizlik, itimatsızlık, saygısızlık, hürmetsizlik, erkeksi kız, erkek gibi kız, sahtelik, (bıçak, vb.) körlük, duyarsızlık/düşüncesizlik, uygunsuzluk/yersizlik, (su) sığlık, aşağılık, baştan savma iş, havasızlık, ilgisizlik/meraksızlık, şanssızlık, talihsizlik, yokluk, kötü seçim, kıtlık, düşüncesizlik, kendine güvensizlik, terbiyesizlik, edepsizlik, düşüncesiz, duyarsız, kendine güveni olmayan, güvensiz, kararsız, (duygusal bakımdan) sürekli ilgi isteyen, cinsel deneyimi olmayan, deneyimsiz, sevilmeyen, sevgiden yoksun, sevgiden mahrum, şanssızlık, talihsizlik, iflas, ilgisizlik, aldırmama, kıtlık, azlık, bağdaşmazlık, uyuşmazlık, uyumsuzluk, ilgisizlik, alâkasızlık, yetersiz miktar, yetersizlik, yüzeysellik, çocuksuluk, konu dışı olma, uygunsuzluk, gösterişsizlik anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
manque kelimesinin anlamı
başarısız olmuş
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
yokluk
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il y avait un manque de créativité dans la classe. |
eksiklik, noksanlık
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il y avait un manque de bonne volonté à la réunion. |
sıkıntı, kıtlıknom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le manque d'eau a causé la mort des animaux. Su sıkıntısı hayvanların susuzluktan ölmesine yol açtı. |
açık, eksik, noksannom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Toute la famille a un manque certain de bon sens. |
duygusal bağımlılıknom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
eksiklik, noksanlık
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La mère de Jeremy l'a réprimandé pour son manque de bonnes manières. |
eksiklik, noksanlık
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il y a un manque de logements abordables dans certaines grandes villes. |
azlık, kıtlık
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La pénurie de restaurants dans la ville inquiète les hôteliers. |
yoksunluk, mahrumiyet
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Bien que Dan soit un avocat à succès maintenant, son enfance a été remplie de privations. |
kıtlık, azlık
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Ce film est vraiment d'une extrême pauvreté sur le plan des dialogues. |
sürçme
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Une perte d'attention au volant peut avoir des conséquences tragiques. |
sıkıntı
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Les besoins en électricité ne cessant d'augmenter, il finira par y avoir une pénurie d'énergie. L'explosion démographique a causé une pénurie de logements. |
başarısızlıkla sonuçlanan, başarısız olan(tentative) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les tentatives d'atteindre les automobilistes bloqués ont été infructueuses. |
ıskalamak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Le batteur a manqué la balle. |
yakalayamamak, tutamamak(topu, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Le gardien de but a manqué la balle. |
hedefi kaçırmak, ıskalamak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) La bombe a manqué sa cible. Bomba, hedefi kaçırdı. |
kaçırmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Pete s'est réveillé tard et a manqué la réunion. Polat uyuyakaldı ve toplantıyı kaçırdı. |
buluşamamak, görüşememek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Je suis vraiment désolé de t'avoir manquée à la gare. İstasyonda sizinle buluşamadığım için çok üzgünüm. |
gözünden kaçırmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Shaun a aperçu l'étoile filante, mais n'a pas levé les yeux assez vite, donc il l'a manquée (or: ratée). |
yetersizverbe transitif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il lui manque certaines compétences essentielles en langues. |
korkak, ödlek(kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
doğal olmayan/yapmacıklı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
aptal, salak, geri zekâlı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
(mali) düşüş, düşme
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Certaines composantes du projet ont dû être abandonnées à cause d'un déficit dans le budget. |
yapmacık tavır, yapmacık davranış, sahte tavır
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Elle a assimilé beaucoup de manières de sa tante qui est une actrice. |
acizlik, çaresizlik
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Quand les enfants sont malades, les parents doivent faire face à un sentiment d'impuissance. |
sığlık, yüzeysellik(figuré) (mecazlı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
etkili olmama, etkisizlik
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
ciddiyetsizlik
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
tecrübesizlik, deneyimsizlik
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
layık olmama
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
(beceri, vb.) körelmiş, zayıflamış(figuré, familier : capacité) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
yapılan hata
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
belirsizlik(figuré) (mecazlı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
(kişi) tembelleşmiş, hamlamış(figuré, familier : personne) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Vous voudriez que je joue un peu de piano ? Malheureusement je suis un peu rouillé, excusez mes fausses notes. |
yalancılık, sahtekârlık
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
düzgünlük(surface) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
rehavet
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
yaklaşık olma
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
belirsizlik
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
yetersiz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
yapılmamış
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La maison de Ben était laissée à l'abandon parce qu'il n'arrivait plus à l'entretenir. |
deneyimsiz, tecrübesiz, acemiadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les joueurs inexpérimentés de première année ont perdu le match. |
düşüncesiz, başkalarını düşünmeyen, bencil(personne) (kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Rick manque vraiment de considération (or: de délicatesse), il ne pense jamais aux sentiments des autres. |
düşüncesiz, başkalarını düşünmeyen(personne) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Je trouve cela indélicat quand mes amis oublient mon anniversaire. |
utangaç, çekingen, sıkılgan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Bien que Stan ait été un enfant réservé (or: timide), il est sûr de lui et sympathique à l'âge adulte. |
düşüncesiz/duyarsız/anlayışsız
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Victor manque de tact et blesse beaucoup de gens involontairement. |
ayırt etmeyenlocution adjectivale (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
hayal gücünden yoksunlocution adjectivale (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
yoksunlocution adjectivale (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Une personne qui manque de sociabilité ne devrait pas chercher à faire carrière dans la diplomatie. |
ne kötü
(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) |
iflasnom masculin (kişi) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Un manque de moralité inhérent ressort du fait de refuser de venir en aide à quelqu'un dans le besoin. |
(çocuğu/a) ihmal, bakmamanom masculin (pour un enfant) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La mère de Kate a été condamnée pour manque de soins. |
güvensizlik, itimatsızlık
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Nous tentons de surmonter notre manque de confiance envers les agents immobiliers. |
saygısızlık, hürmetsizlik
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Comment pouvez-vous montrer autant d'irrespect envers vos aînés ? |
erkeksi kız, erkek gibi kıznom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
sahteliknom masculin (personne) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
(bıçak, vb.) körlük
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
duyarsızlık/düşüncesizliknom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
uygunsuzluk/yersizlik
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
(su) sığlıknom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
aşağılıknom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
baştan savma işnom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
havasızlıknom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
ilgisizlik/meraksızlıknom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le cours a été annulé dû au manque d'intérêt. |
şanssızlık, talihsizliknom masculin (familier) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
yokluknom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il y a un grand manque d'autorité dans cette organisation. |
kötü seçimnom masculin (familier) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le manque de jugeote d'Elizabeth Taylor en matière d'hommes est bien connu. |
kıtlık
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
düşüncesizlik
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
kendine güvensizlik
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
terbiyesizlik, edepsizlik
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il n'y a aucune excuse pour les mauvaises manières. |
düşüncesiz, duyarsızlocution adjectivale (konuşma, davranış) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Dans un sermon, on entend rarement de telles remarques qui ne font preuve d'aucun égard (or: qui manquent d'égards). |
kendine güveni olmayan, güvensiz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Elle a paru assez peu sûre d'elle (or: peu assurée) au cours de l'entretien. |
kararsız(personne : caractéristique) (kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Veronica manque d'assurance (or: de confiance en elle) et qui a du mal à décider quoi faire. |
(duygusal bakımdan) sürekli ilgi isteyenadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il a laissé tomber sa précédente petite amie parce qu'elle était trop en manque d'affection. |
cinsel deneyimi olmayan, deneyimsizadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Tony était inexpérimenté et nerveux la première fois qu'il s'est mis au lit avec sa copine. |
sevilmeyen, sevgiden yoksun, sevgiden mahrumlocution adjectivale (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
şanssızlık, talihsizlik
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Tu ne trouves pas tes clés de voiture, pas de chance ! |
iflasnom masculin (şirket) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le problème avec cette idée, c'est son manque d'aspect pratique. |
ilgisizlik, aldırmama
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
kıtlık, azlık
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Les magasins du coin ont signalé un manque d'eau en bouteille. |
bağdaşmazlık, uyuşmazlık, uyumsuzluknom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le manque de cohérence entre les deux rapports a semé la confusion. |
ilgisizlik, alâkasızlıknom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il était difficile de faire cours en sentant un tel manque d'intérêt dans la classe. |
yetersiz miktar, yetersizlik
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
yüzeysellik(figuré) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
çocuksuluk
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
konu dışı olma
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
uygunsuzluknom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
gösterişsizlik(kız, kadın) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
Fransızca öğrenelim
Artık manque'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.
manque ile ilgili kelimeler
Fransızca sözcükleri güncellendi
Fransızca hakkında bilginiz var mı
Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.