Fransızca içindeki savoir ne anlama geliyor?
Fransızca'deki savoir kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte savoir'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
Fransızca içindeki savoir kelimesi bilmek, bilmek, ezbere bilmek, bilgi, -abilir, -ebilir, bilmek, anlamak, farkında olmak, ezberlemiş, akademik çalışma, bilmek, haberi olmak, habersiz, farkında olmayan, haberi olmayan, toplum kuralları, teknik bilgi, maharet, sosyal beceriler, yavaş yavaş anlamak/keşfetmek/farketmek, kaynak, pınar, yetişme, terbiye, bilmemek, yüzünü buruşturmak, suratını ekşitmek, tatlı dilli, hüner, (birşeyden) emin olmayan, kuşkulu, şüpheli, şöyle ki, yani, yani, haberim olsun, kim bilir, bilgi, okur yazarlık, okuyup yazma, zanaatçılık, bilinen miktar, terbiyesizlik, edepsizlik, sosyal beceri, çok iyi bilmek, kesin olarak bilmek, çok iyi bilmek, bilgi vermek, yapmayı bilmek, içgüdüsel olarak bilmek/hissetmek, bildirmek, haberi olmamak, ayırt etmek, birbirinden ayırmak, ne yapacağını bilmeyen, dayanıklı, bilmeden, farkında olmayan, becerisi olmak, bilgili olmak, bilgi sahibi olmak, öğrenmek, bilgisiz, (nedenleri, vb.) araştırmak, çözmek, ile arası iyi olmak, düzenbaz, dolandırıcı, iş görmek, utanç duymak, ağzını aramak anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
savoir kelimesinin anlamı
bilmekverbe transitif (être certain d'un fait) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Si tu ne sais pas, il faut trouver quelqu'un qui sache. |
bilmek(un endroit, une réponse) (anlamak, kavramak) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Je connais la réponse. Bu sorunun cevabını biliyorum. |
ezbere bilmekverbe transitif (une leçon, l'alphabet,...) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Elle n'a que trois ans mais elle connaît (or: sait) l'alphabet. |
bilgi
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Son savoir en matière de comptabilité fait d'elle une bonne comptable. |
-abilir, -ebilirverbe transitif (avoir appris) (yapmayı bilmek) (yardımcı fiil: Somut veya soyut bir nesneye ad olan bir ismi bir fiil durumuna, bir oluş ve kılış haline getirir (örnek: "dikkat buyur-", "hesap yap-").) Elle sait jouer du piano. Piyano çalabiliyor. |
bilmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
anlamak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
farkında olmakverbe transitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Je sais que vous êtes prêts à partir, mais pourriez-vous attendre encore un peu ? |
ezberlemişverbe transitif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Tu connais ton texte pour la pièce de théâtre de l'école ? |
akademik çalışma
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La contribution de Lisa au savoir dans le domaine du français est d'une grande valeur. |
bilmek, haberi olmakverbe transitif (être conscient de) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Sait-il que nous sommes arrivés ? Geldiğimizi biliyor mu? |
habersiz, farkında olmayan, haberi olmayan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Je croyais que Nathan savait que sa fille sortait boire, mais apparemment il l'ignorait. |
toplum kuralları
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il est important d'observer les convenances (or: les usages) des pays que l'on visite. |
teknik bilginom masculin invariable (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Je n'ai pas le savoir-faire pour le réparer. |
maharetnom masculin invariable (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
sosyal beceriler
(çoğul isim: Birden fazla varlığı ya da kavramı ifade eder.) |
yavaş yavaş anlamak/keşfetmek/farketmek(une information) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
kaynak, pınar(figuré) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
yetişme, terbiye
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) L'éducation de Samantha est de loin supérieure à celle de ses camarades de classe. |
bilmemek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) J'ignorais qu'il y avait un lien entre ces deux personnes. |
yüzünü buruşturmak, suratını ekşitmek(embarras) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Elle grimaça et dit : "Je suis vraiment désolée : j'ai complètement oublié." |
tatlı dilli
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) L'homme qu essayait de draguer au bar trouvait clairement qu'il était vraiment charmant (or: qu'il savait y faire). |
hünernom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il s'attaque toujours aux problèmes avec un grand savoir-faire. |
(birşeyden) emin olmayan, kuşkulu, şüpheli(personne) (kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
şöyle ki, yanilocution adverbiale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Josh a toujours voulu réussir dans la vie, à savoir devenir riche. |
yani
Héra était une divinité : à savoir, une ancienne déesse grecque. |
haberim olsuninterjection (plus soutenu) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Si vous savez à quelle heure vous arriverez demain, faites-le-moi savoir. |
kim bilirinterjection (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Il existe peut-être un autre monde parallèle au nôtre, allez savoir ! |
bilgi
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La société eut recours à l'expertise du pirate informatique pour protéger ses serveurs. |
okur yazarlık, okuyup yazma
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Rhianna apprend à lire et à écrire à des élèves ayant des besoins spéciaux. |
zanaatçılık(expertise) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Regarde le niveau de maîtrise du métier de cette sculpture sur bois ! C'est tellement détaillé. |
bilinen miktarlocution verbale (changement de sujet) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Cela fait plus d'une décennie que nous travaillons avec Mike, alors, nous savons à quoi nous attendre avec lui. |
terbiyesizlik, edepsizlik
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il n'y a aucune excuse pour les mauvaises manières. |
sosyal beceri
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Ce n'est pas le meilleur vendeur que nous ayons, mais ses qualités personnelles se révèlent très utiles. |
çok iyi bilmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ne fais pas l'innocent, tu sais très bien de quoi je parle ! |
kesin olarak bilmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Avant d'en être sûr, je pense qu'il vaut mieux être patient. |
çok iyi bilmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il savait très bien que ce qu'il faisait était illégal, mais ça ne l'a pas arrêté. |
bilgi vermek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Nous vous tiendrons informé de notre décision après la réunion. |
yapmayı bilmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Est-ce que tu sais comment monter ce meuble ? |
içgüdüsel olarak bilmek/hissetmekverbe transitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Dès que Carmel a vu le visage d'Anne, elle a su instinctivement que quelque chose n'allait pas. |
bildirmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La lettre du conseil municipal a fait savoir aux électeurs que (or: a informé les électeurs que) les élections auraient bientôt lieu. |
haberi olmamaklocution verbale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Je ne sais rien là-dessus. |
ayırt etmek, birbirinden ayırmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Les jumeaux se ressemblent tellement qu'il n'est pas facile de les différencier. |
ne yapacağını bilmeyen
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Après trois heures passées à essayer de réparer le photocopieur sans succès, Dave ne savait plus quoi faire. |
dayanıklı(figuré) (mecazlı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Elle a les reins solides : elle surmonte toujours les épreuves de la vie. |
bilmeden
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Tamsin est sortie de la maison, ignorant qu'elle ne la reverrait plus jamais. |
farkında olmayan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Elle a affirmé qu'elle ne connaissait pas les nouvelles règles. |
becerisi olmak(bir konuda, işte) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) J'aimerais bien surprendre ma femme pour son anniversaire mais je ne sais pas comment. |
bilgili olmak, bilgi sahibi olmak(bir konuda) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le professeur est vraiment bien informé sur l'histoire européenne. |
öğrenmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) J'ai lu sa biographie pour me renseigner sur sa vie. |
bilgisizverbe transitif (bir konu hakkında) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Je ne sais pas ce qu'il faut faire ensuite. |
(nedenleri, vb.) araştırmakverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Ben cherchait à savoir pourquoi son ami n'était pas venu travailler aujourd'hui. |
çözmek(birisini) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
ile arası iyi olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il sait y faire avec les enfants et les animaux. |
düzenbaz, dolandırıcı(argo) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) James est un manipulateur expérimenté et arrive toujours à ses fins. |
iş görmeklocution verbale (un peu familier) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) J'ai entendu que Mark avait encore été promu ; il sait vraiment s'y prendre ! |
utanç duymaklocution verbale (figuré : honte) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Pippa ne savait plus où se mettre tandis que Tom faisait la liste de tous ses défauts. |
ağzını aramakverbe transitif (familier) (mecazlı) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Les collègues de Karen la cuisinent pour obtenir des informations au sujet de la fusion, mais elle ne dit rien. |
Fransızca öğrenelim
Artık savoir'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.
savoir ile ilgili kelimeler
Fransızca sözcükleri güncellendi
Fransızca hakkında bilginiz var mı
Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.