Fransızca içindeki occupé ne anlama geliyor?
Fransızca'deki occupé kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte occupé'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
Fransızca içindeki occupé kelimesi -de oturmak, geçirmek, eğlendirmek, işgal etmek, zapt etmek, görevini yapmak, icra etmek, kaplamak, oturma eylemi yapmak, meşgul etmek, ele geçirmek, zapt etmek, ilgisini çekmek, ele geçirmek, meşgul, meşgul, dolu, dolu, meşgul, yoğun, meşgul, işgal edilmiş, işgal altında, meşgul, kullanımda, dolu, fethedilmiş, faal, hareketli, içinde oturulan/yaşanan, dolu, ilgilenmek, meşgul etmek, hizmet etmek, icabına bakmak, baş etmek, iyileştirmek, göz kulak olmak, hizmet etmek, düzenlemek, hazırlamak, göz kulak olmak, kendini meşgul etmek, yapmak, cevap vermek, cevaplamak, yanıtlamak, üzerinde düşünülen/kafa yorulan şey, zaman geçirmek, vakit geçirmek, ufak şeylerle meşgul olmak, meşgul olmak, hizmet etmek, bakmak, ilgilenmek, bakmak, ilgilenmek, meşgul olmak, bakmak, bakımını üstlenmek, gerekeni yapmak, planlamak, sorumluluğunu üstlenmek, kendi işine bakmak, ilgilenmek, bakmak, bakmak, bakımını üstlenmek, göz kulak olmak, ilgilenmek, ile uğraşmak, başa çıkmak, doldurmak, karara bağlamak, gözetmek, bakmak, göz kulak olmak, cezalandırmak, idare etmek, halletmek, -e bakmak, ilgilenmek, ele almak, bakmak, idare etmek, önemli görünmek, bakmak, bakımını üstlenmek, yapmak, uğraşmak, meşgul olmak, annelik yapmak, çözmek anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
occupé kelimesinin anlamı
-de oturmakverbe transitif (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Une rock star et son groupe occupent la suite du dernier étage. |
geçirmekverbe transitif (zaman, vakit) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Comment as-tu occupé ton temps lors de ta convalescence ? |
eğlendirmekverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Nous avons joué à des jeux pour occuper les enfants pendant le long trajet en voiture. |
işgal etmek, zapt etmekverbe transitif (askeri) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Cette province a été occupée par plusieurs pays étrangers. |
görevini yapmakverbe transitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
icra etmek(un rôle) (görev, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il remplit le rôle de directeur marketing de la société. |
kaplamakverbe transitif (l'espace) (yer, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Les cartons remplissent toute la pièce. |
oturma eylemi yapmakverbe transitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Les étudiants occupent le grand amphithéâtre en signe de protestation. |
meşgul etmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
ele geçirmek, zapt etmekverbe transitif (Militaire : stratégie) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) L'armée cherchait à occuper la position stratégique qu'était le sommet de la montagne. |
ilgisini çekmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Le nouveau dessin animé amusait les adultes, mais laissait les plus jeunes de marbre. |
ele geçirmekverbe transitif (Militaire) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) L'armée a envahi les positions ennemies. |
meşguladjectif (personne) (kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ne me parle pas, s'il te plaît. Tu vois bien que je suis occupé. |
meşgul, doluadjectif (tuvalet) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Une lumière s'allume lorsque les toilettes sont occupées. |
doluadjectif (cabine,...) (tuvalet, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Helen avait très envie de faire pipi, mais tous les toilettes étaient occupées. |
meşgul, yoğunadjectif (kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) J'étais occupée au téléphone et je n'ai donc pas pu aller ouvrir la porte. |
meşguladjectif (téléphone) (telefon) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Gareth a tenté de joindre sa mère, mais la ligne était occupée. |
işgal edilmiş, işgal altındaadjectif (arazi, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La région occupée a été la scène de batailles très dures. |
meşguladjectif (communications) (telefon) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La ligne téléphonique est occupée. Hat şu anda meşgul. |
kullanımda, doluadjectif (endroit) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les toilettes sont occupées maintenant. |
fethedilmiş
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) L'armée fit son entrée dans la ville conquise. |
faal, hareketli(vie) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Stephen a une vie trépidante. |
içinde oturulan/yaşananadjectif (bina) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
doluadjectif (Base-ball : base) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ortiz semble toujours être à la batte quand toutes les bases sont occupées (or: remplies). |
ilgilenmek(client) (müşteriyle, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Le vendeur est en train de servir un autre client maintenant. |
meşgul etmekverbe pronominal (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Depuis que ma fille est partie à l'université, je m'occupe en faisant du jardinage. |
hizmet etmek(Restauration) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il y avait plusieurs personnes pour servir les invités. |
icabına bakmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
baş etmek(birisi/bir şey ile) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) C'est incroyable de voir comment elle réussit à élever ses enfants en travaillant à plein temps, tout en gérant une mère grabataire. |
iyileştirmek(un malade, un animal) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il soigna l'oiseau tombé du nid jusqu'à sa guérison. Yaralı kuşu iyileştirmeyi başardı. |
göz kulak olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Surveille le bébé pendant que je prépare son bain. |
hizmet etmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
düzenlemek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Après sa mort, son fils a réglé ses affaires. |
hazırlamak(préparer : la cuisine, animation,...) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Moi, je ferai le repas et Julien, la déco. |
göz kulak olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Pourrais-tu surveiller la boutique pour moi ? |
kendini meşgul etmekverbe pronominal (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Arthur essaye de s'occuper à de petites choses. |
yapmak(un sujet) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Pouvez-vous couvrir ces questions à ma place ? |
cevap vermek, cevaplamak, yanıtlamak(un problème, une situation) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
üzerinde düşünülen/kafa yorulan şey
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Avec ce rapport annuel, les analystes ont eu de quoi s'occuper. |
zaman geçirmek, vakit geçirmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Carol faisait des mots croisés pour passer le temps. |
ufak şeylerle meşgul olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
meşgul olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Veuillez m'excuser pendant que je m'occupe d'une affaire. |
hizmet etmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
bakmak, ilgilenmekverbe pronominal (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
bakmak, ilgilenmek, meşgul olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Votre pneu est crevé, monsieur ? Je m'en occupe tout de suite. |
bakmak, bakımını üstlenmek(çocuk, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Qui va s'occuper des enfants pendant notre absence ? |
gerekeni yapmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) On m'a parlé de ce problème, et je m'en suis occupé. |
planlamak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Julia voulait rentrer plus tôt pour s'occuper du dîner. |
sorumluluğunu üstlenmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
kendi işine bakmak(assez familier) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Si tu te mêles de tes affaires (or: de ce qui te regarde), tu n'auras pas autant d'ennuis. |
ilgilenmek, bakmak(d'un patient, client) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le docteur va bientôt s'occuper de vous. |
bakmak, bakımını üstlenmek(hayvan, bitki, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Est-ce que tu pourrais t'occuper de mon poisson quand je serai parti ? |
göz kulak olmak(birisine) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
ilgilenmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Tu réponds au téléphone et moi, je m'occupe des clients. |
ile uğraşmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Harriet est allée au bureau pour s'occuper de certaines affaires. |
başa çıkmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Tu peux t'occuper de toutes les assiettes ou tu as besoin d'aide ? Bütün tabaklarla başa çıkabilecek misin yoksa, sana yardım edeyim mi? |
doldurmaklocution verbale (dans un magasin) (raf) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) L'employé du supermarché s'occupait de la mise en rayon lorsque Simon lui a demandé dans quelle allée se trouvait le chocolat. |
karara bağlamak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
gözetmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il ne s'intéresse qu'à ses propres intérêts, comme d'habitude. |
bakmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Je me suis occupé de ma mère les derniers mois de sa vie. |
göz kulak olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le berger s’occupe de ses troupeaux. |
cezalandırmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Je vais m'occuper de ton cas plus tard. Pour l'instant, va dans ta chambre et réfléchis à ce que tu as fait. |
idare etmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Est-ce que tu pourrais t'occuper de la boutique 10 minutes pendant que je vais faire quelques courses ? |
halletmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Phil s'occupera de l'organisation du voyage. |
-e bakmak, ilgilenmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Occupe-toi de tes affaires et ne dis pas aux autres ce qu'ils doivent faire. Sen kendi işine bak (or: işinle ilgilen), başkalarına karışma. |
ele almak(d'un problème) (sorun, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Nous devons nous occuper du problème de l'absentéisme. |
bakmak, idare etmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Elle s'occupa (or: se chargea) des finances de la famille. Ailenin tüm maddi işlerini o idare etti. |
önemli görünmekverbe intransitif (sembler important) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Le budget de la défense occupe une place importante en période électorale. |
bakmak, bakımını üstlenmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Est-ce que tu t'occuperas de moi quand je serai vieille ? |
yapmak(makyaj, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Sally passe une heure chaque jour à se maquiller, se coiffer et se faire les ongles. |
uğraşmak, meşgul olmak(d'un problème) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Je m'occuperai de ce problème plus tard. Pour l'instant, j'ai un travail à terminer. |
annelik yapmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ils s'occupent de leurs familles et s'assurent qu'elles ne manquent ni de nourriture, ni de vêtements. |
çözmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Occupons-nous de cette histoire une fois pour toutes. |
Fransızca öğrenelim
Artık occupé'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.
occupé ile ilgili kelimeler
Fransızca sözcükleri güncellendi
Fransızca hakkında bilginiz var mı
Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.