Fransızca içindeki pousser ne anlama geliyor?
Fransızca'deki pousser kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte pousser'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
Fransızca içindeki pousser kelimesi itmek, basmak, baskı uygulamak, yetişmek, itiş, (boyu) uzamak, büyümek, serpilmek, itmek, büyümek, ıkınmak, itmek, hızla itmek, yöneltmek, sevk etmek, ileriye itmek, teşvik etmek/dürtmek, itişip kakışmak, yayılmak, uzamak, uzamak, çıkmak, sertçe itmek, sıkboğaz etmek, sıkıştırmak, sürgün vermek, büyümüş bitki, tırmanmak, olgunlaşmak, atmak, basmak, yavaşça kapatmak, tahrik etmek, itmek, itiş, itme, (sertçe) itmek, itip kakmak, kışkırtmak, tahrik etmek, hareket ettirmek, ulaştırmak, ikna etmek, itmek, itip kakmak, acale ettirmek, yukarı çekmek, çıkarmak, hızla itilmek, harekete geçirmek, (yapmaya) sevketmek, ileriye doğru sürmek/itmek, tahrik etmek, kışkırtmak, bir kenara itmek/başından atmak, sertçe araya girmek, uzatmak, -de yetişmek, zorlamak, mecbur etmek, tezahürat yapmak, iç çekmek, göğüs geçirmek, çığlık atmak, yuh çekmek, yuhalamak, ıslıklamak, söylenmek, ciyak ciyak bağırmak, ciyaklamak, öne getirmek, çıkarmak, çığlık atmak, küçümseyerek söylemek, yetiştirmek, tuzağa düşürmek, kapana kıstırmak, tuzağa düşürme, aldatmak, kandırmak, sağlıklı gelişmek/büyümek, bağırarak alay etmek, kenara çekilmek, (parmakla) dürtmek, itmek, burun ile dürtmek, kandırmak, aldatmak, yol vermek, kışkırtmak, kenara itmek, yer bırakmamak, uzatmak, azmettirmek, -e teşvik etmek, ayartmak, motive etmek, yapmasını sağlamak, teşvik etmek, teşvik etmek, heyecanla/öfkeyle konuşmak, acı/tiz bir sesle bağırmak/çığlık atmak, (heyecanla) bağırmak, çığlık atmak, (bitki) yetiştirmek, teşvik etmek, cesaret vermek, yöneltmek, çığlık, utandırarak, mahçup ederek mecbur etmek, etkilemek, tesir etmek, yöneltmek, hırsını almak, rastgele büyümek, teşvik etmek/harekete geçirmek, atmak, teşvik etmek, desteklemek, harekete geçirmek anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
pousser kelimesinin anlamı
itmekverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Si vous voulez sortir, il faut pousser la porte plutôt que de la tirer. L'homme impoli poussa les gens hors de sa route. |
basmak(une porte, une voiture,...) (birşeyin üzerine) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il a fallu pousser la voiture jusqu'au garage le plus proche alors qu'il pleuvait. ⓘCette phrase n'est pas une traduction de la phrase originale. Karıştırıcıyı çalıştırmak için şu düğmeye bas. |
baskı uygulamakverbe transitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
yetişmek(végétaux) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Rares sont les arbres qui poussent dans le désert. |
itiş
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Pousser la voiture l'a finalement aidée à démarrer. |
(boyu) uzamak, büyümek, serpilmek(personne) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Quand elle aura atteint l'âge de la puberté, elle grandira. Ergenlik döneminde boyu uzayacaktır. |
itmekverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il a poussé la table pour la changer de place. |
büyümekverbe intransitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Les semis poussent au début de la saison de croissance. Papy dit toujours qu'on a poussé depuis la dernière fois qu'il nous a vus. |
ıkınmakverbe intransitif (Accouchement) (doğum sırasında) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
itmek, hızla itmekverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Robert a poussé la porte avec son épaule et a finalement réussi à l'ouvrir. |
yöneltmek, sevk etmekverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Maria a parlé avec son cœur, ne sachant pas ce qui la poussait, mais incapable de s'en empêcher. |
ileriye itmekverbe transitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Trevor est entré dans le supermarché en poussant le Caddie®. |
teşvik etmek/dürtmekverbe intransitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La perspective d'un bon repas à son arrivée l'a poussé à avancer. |
itişip kakışmak(1 personne) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Linda poussa et poussa jusqu'à ce qu'elle parvînt au devant de la foule. |
yayılmak(arbre) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
uzamakverbe intransitif (figuré, familier) (boy) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il est resté petit jusqu'à l'adolescence, puis il a poussé d'un coup. |
uzamak(cheveux) (saç) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
çıkmakverbe intransitif (cheveux, poils,...) (kıl, saç) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) J'essaie d'épiler mes sourcils dès qu'ils poussent. |
sertçe itmekverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Tina a poussé Bernard hors de son chemin. // Le rugbyman a poussé son adversaire. |
sıkboğaz etmek, sıkıştırmakverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) L'homme étrange au coin de la rue essayait de pousser les passants à acheter de la cocaïne. |
sürgün vermekverbe intransitif (bitki) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Un nouveau bourgeon pousse sur la tige principale de la plante. Un poil poussait sur le nez de la sorcière. |
büyümüş bitki
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Des buissons ont poussé près de la rivière. |
tırmanmakverbe intransitif (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) On essaie de faire pousser les roses le long du treillage. |
olgunlaşmakverbe intransitif (fruit) (meyve) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) J'avais beaucoup de fleurs sur mes piments cette année mais les fruits n'ont pas poussé. |
atmak, basmak(un cri, un soupir) (çığlık, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il a poussé un cri et s'est mis à courir vers elle. |
yavaşça kapatmakverbe transitif (ouvrir ou fermer) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Elle poussa doucement la porte pour la fermer. |
tahrik etmekverbe transitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le duc avait poussé un de ses servants à commettre le vol. |
itmekverbe transitif (tekerleki sandalye, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Steve poussait la poussette sur le trottoir. |
itiş, itme
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Edward, en poussant (or: bousculant) Larry, lui a fait perdre l'équilibre. |
(sertçe) itmek, itip kakmakverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Helen a poussé la chaise hors de son chemin. |
kışkırtmak, tahrik etmekverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Le juge donna aux émeutiers des peines plus légères qu'aux meneurs qui les y avaient poussés. |
hareket ettirmekverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) On va pousser (or: traîner) cette lourde étagère au lieu de la porter. |
ulaştırmakverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Poussons (or: Développons) cette idée jusqu'à sa conclusion logique. |
ikna etmekverbe transitif (influencer) (bir şey yapmaya) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Une lettre de sa mère le poussa à rentrer chez lui après des années passées à l'étranger. |
itmek, itip kakmakverbe transitif (birisini) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
acale ettirmekverbe transitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La sécurité a poussé le politicien hors de la pièce après la tentative d'assassinat. |
yukarı çekmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Rick a soulevé Amy hors de l'eau. |
çıkarmak(un son) (ses, bağırtı, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
hızla itilmek
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
harekete geçirmek, (yapmaya) sevketmekverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Comment pouvons-nous motiver (or: inciter) les élèves à travailler plus dur ? |
ileriye doğru sürmek/itmekverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Qu'est-ce qui propulse ces minuscules créatures à travers l'eau ? |
tahrik etmek, kışkırtmakverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
bir kenara itmek/başından atmakverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Les ouvriers ont poussé la vieille voiture en panne hors de la route. |
sertçe araya girmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
uzatmakverbe pronominal (la barbe, la moustache, le bouc) (saç, sakal vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il se laisse pousser la barbe. |
-de yetişmek(plante,...) (bitki) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Selon le folklore, la mousse pousse sur le côté nord des arbres. |
zorlamak, mecbur etmekverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il l'a poussée à venir au magasin avec lui. |
tezahürat yapmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Les supporters applaudissaient. |
iç çekmek, göğüs geçirmek
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) L'enseignante a soupiré en entendant la toute dernière excuse de Mike pour ses devoirs non faits. |
çığlık atmak(kişi) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) La petite fille a crié lorsqu'elle a vu les jolis agneaux. |
yuh çekmek, yuhalamak, ıslıklamak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La foule hua l'éclat de colère du lanceur. |
söylenmek
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) On voit bien qu'Imogen a passé une mauvaise journée : ça fait maintenant une heure et demie qu'elle râle sans arrêt. |
ciyak ciyak bağırmak, ciyaklamak(personne) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Le garçon cria de joie quand il vit son père arriver dans l'allée de la maison. |
öne getirmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Pou faire une rotation du stock, avancez les produits moins frais sur l'étagère et rangez les plus récents à l'arrière. |
çıkarmak(familier) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Sa clique l'a virée quand elle a fait un gros faux pas en société. |
çığlık atmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Le prisonnier hurlait de douleur pendant qu'on le torturait. |
küçümseyerek söylemek(personne) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Lorsque Hannah a demandé une augmentation salariale, son patron a simplement grogné. |
yetiştirmek(sebze) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Vous pouvez cultiver des racines comestibles et de la laitue. |
tuzağa düşürmek, kapana kıstırmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Pippa essaie de piéger Ben pour qu'il aille à la fête. |
tuzağa düşürme
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
aldatmak, kandırmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Dans la mythologie grecque, les dieux amenèrent Héraclès à tuer sa propre famille. |
sağlıklı gelişmek/büyümek
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
bağırarak alay etmeklocution verbale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La foule a poussé des cris hostiles quand il a raconté une blague de mauvais goût. |
kenara çekilmekverbe pronominal (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Veuillez vous écarter pour laisser passer le fauteuil roulant. |
(parmakla) dürtmek, itmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
burun ile dürtmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Chelsea aime pousser de son nez le cou du chaton. |
kandırmak, aldatmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
yol vermek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Faites-nous de la place pour que nous puissions passer. |
kışkırtmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Fais attention ou tes paroles audacieuses pourraient inciter (or: pousser) les gens à la rébellion (or: à se rebeller). |
kenara itmekverbe transitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Les fans se poussaient pour avoir une place près de l'avant de la scène. |
yer bırakmamakverbe transitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
uzatmaklocution verbale (ses cheveux) (saç, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) L'année dernière, je m'étais coupé les cheveux très court, mais maintenant, je les laisse pousser. |
azmettirmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Nous espérons inciter les travailleurs à se révolter. |
-e teşvik etmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) L'orateur a incité (or: poussé) les mineurs à se mettre en grève. |
ayartmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
motive etmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Nous avons besoin d'inciter notre personnel à produire plus de profits. |
yapmasını sağlamaklocution verbale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Mary n'apprécie pas de toujours devoir pousser son fils à finir ses devoirs. |
teşvik etmeklocution verbale (bir şeyi yapmaya) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) La baisse soudaine des ventes a poussé le responsable à agir. |
teşvik etmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
heyecanla/öfkeyle konuşmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Edmund a râlé contre ses collègues ; ces derniers lui tapaient vraiment sur les nerfs. |
acı/tiz bir sesle bağırmak/çığlık atmak(personne) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Betty hurla et poussa des cris stridents pendant tout le grand huit. |
(heyecanla) bağırmak, çığlık atmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Les fans commencèrent à crier de joie lorsque le groupe entra sur scène. |
(bitki) yetiştirmek(des animaux) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
teşvik etmek, cesaret vermek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) L'enseignante d'Helen l'a poussée à s'inscrire à l'université. |
yöneltmek(à la haine, prudence...) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
çığlık
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La moitié du voisinage a dû entendre le hurlement (or: cri) de Monica quand son frère s'est faufilé derrière elle et l'a effrayée. |
utandırarak, mahçup ederek mecbur etmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le prêcheur poussa ses fidèles à l'action en leur faisant honte. Vaiz, cemaati utandırarak (or: mahçup ederek) harakete geçmeye mecbur etti. |
etkilemek, tesir etmeklocution verbale (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Ce chèque inattendu m'a incité à la dépense. |
yöneltmek(bir şeyi yapmaya) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) On a diagnostiqué un cancer à Harvey, ce qui a incité (or: poussé) sa famille à faire un don pour la société américaine contre le cancer. |
hırsını almak(figuré, familier) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Adam s'est excusé d'avoir bassiné tout le monde ce jour-là en parlant de ses collègues énervants ; c'est juste qu'il vidait son sac. |
rastgele büyümek(plante) (bitki) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
teşvik etmek/harekete geçirmekverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) La vaisselle était sale et Helen a essayé de pousser Laura à la faire mais cette dernière a refusé. |
atmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) L'équipe resserra les rangs contre la rebelle et la mit dehors. |
teşvik etmek, desteklemek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Sa défaite durant sa dernière course a incité l'athlète à faire plus d'efforts. |
harekete geçirmeklocution verbale (mecazlı) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il va en falloir plus pour les pousser à agir. |
Fransızca öğrenelim
Artık pousser'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.
pousser ile ilgili kelimeler
Fransızca sözcükleri güncellendi
Fransızca hakkında bilginiz var mı
Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.