Fransızca içindeki terre ne anlama geliyor?
Fransızca'deki terre kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte terre'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
Fransızca içindeki terre kelimesi toprak, yer, zemin, toprak hattı, topraklama hattı, kara, toprak, üst toprak, toprak, arsa, emlak, toprak hattı, toprak, tarım, pislik, yer, zemin, toprak, iri kum, çakıl, toprak, varış, toprak, yerleşme, ülke, memleket, Dünya, Arz, topraklamak, mantıklı, ordu, anavatan, anayurt, vurup devirmek, her yerde, dünyevi, refüj, Newfoundland Adası, Newfoundland, Newfoundland köpeği, Ternöv köpeği, toprak, topraktan yapılmış (kap, vb.), aklı başında, yeraltında, yeraltına, karada, dünyada, diz çöküp, diz çökerek, karada, idealist, gelecekçi kimse, çorak arazi, pişmiş kilden yapılmış çömlek, i., toprak parçası, dünya cenneti, yeryüzü cenneti, patates salatası, vaadedilmiş topraklar, (denizcilere verilen) karaya çıkma izni, el değmemiş/ekilmemiş arazi, kumpir, kumpir, gerçeği gösterme, Dünya, büyük kesilmiş patates kızartması, patates mücveri, aklı havalarda olmak, aklı bir karış havada olmak, didik didik aramak, attan inmek, devrilmek/düşmek, yere atmak, pişmiş kilden yapılmış, yere serilmiş, kıyıda, patates, patates püresi, kara, kıyı, hafif deprem, insansız bölge, karaya çıkma izni, karadan, zengin ülke, düz, ovalık (bölge, vb.), kapanmak, (domuz) burnu ile yeri eşelemek, arsa, parsel, varlığını sürdürmek, yaşamını sürdürmek, patatesli anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
terre kelimesinin anlamı
toprak
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Les fermes réussissent car la terre est très riche par ici. Bu bölgede toprak çok verimli olduğundan çiftlikler iyi iş yapıyor. |
yer, zemin
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La bombe tomba à terre. Bomba yere düştü. |
toprak hattı, topraklama hattınom féminin (Électricité) (elektrik) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Souvenez-vous de correctement brancher la prise à la terre. |
karanom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Christophe Colomb a voyagé pendant plus de deux mois avant de voir la terre. Kristof Kolomb hiç karayı görmeden iki seneden fazla gemiyle yolculuk etti. |
toprak(sèche) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) J'adore jardiner : j'aime avoir les mains pleines de terre. |
üst toprak
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
toprak
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La terre est riche et fertile. Burada toprak çok zengin ve verimlidir. |
arsa, emlak(possessions immobilières) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Nous avons investi dans de la terre et acheté un bon nombre d'hectares. Paramızı yatırarak birkaç dönümlük arsa aldık. |
toprak hattınom féminin (Électricité) (elektrikte) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Les prises électriques américaines ont deux fiches sous tension et une fiche terre. ABD'deki elektrik fişlerinin iki canlı ve bir de toprak pimi vardır. |
topraknom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Tim avait aimé voyager mais maintenant, sa terre natale lui manquait. |
tarımnom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) John est né et a été élevé dans une ferme ; c'est un véritable homme de la terre. |
pisliknom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le chien est rentré dans la maison couvert de poussière. |
yer, zemin, toprak
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La noix de coco tomba sur le sol juste à côté de nous. Hindistan cevizi hemen yanımıza, toprağa (or: yere) düştü. |
iri kum, çakıl
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Mike avait une poussière dans l'œil et a dû s'arrêter pour l'enlever. |
toprak
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Lucy a bêché le sol dans son potager pour le préparer à la plantation. |
varış(gemi) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) C'est un long voyage et on ne devrait pas apercevoir les côtes (or: la terre) avant des semaines. |
toprak
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le sol ici est riche en couleur et minéraux. Burada toprak renk ve maden açısından zengindir. |
yerleşme
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le gouvernement proposa des implantations agricoles sur les nouveaux territoires. |
ülke, memleket
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) En prenant la mer, David se demandait s'il allait revoir ce pays un jour. |
Dünya, Arznom féminin (planète) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La Terre tourne autour du soleil. Dünya güneşin etrafında dönmektedir. |
topraklamakverbe transitif (Électricité) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Cette prise a-t-elle été branchée à la terre ? |
mantıklı(approche) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
ordu(forces militaires) (kara ordusu) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) L'armée tenta de repousser l'invasion. Ordu, işgal kuvvetlerini geri püskürtmeye çalıştı. |
anavatan, anayurt
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La patrie de Sven est la Norvège. |
vurup devirmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le gros chien était tellement énervé qu'il a couru vers le petit garçon et l'a renversé. |
her yerdeadverbe (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Nous avons cherché partout pour retrouver cette chaussure manquante. Les gens viennent de partout pour voir ce garçon surdoué jouer du piano. |
dünyevi
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le prêtre ne se souciait pas vraiment des problèmes terre-à-terre. |
refüjnom masculin (trafik) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Ils ont planté des fleurs dans le terre-plein dans le rond-point. |
Newfoundland Adasınom propre féminin (île canadienne) (Kanada) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
Newfoundlandnom propre féminin (province canadienne) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
Newfoundland köpeği, Ternöv köpeğinom masculin invariable (race de chien) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
toprak, topraktan yapılmış (kap, vb.)
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
aklı başında
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Marilyn a les pieds sur terre, elle nous sera d'une grande aide dans la crise à venir. |
yeraltında, yeraltınalocution adverbiale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Les taupes creusent des tunnels sous terre. |
karadalocution adverbiale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
dünyadalocution adverbiale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
diz çöküp, diz çökerekadverbe (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Il lui a fait sa demande en mariage avec un genou à terre. |
karada
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Ce fut un soulagement de sortir du bateau et de retourner sur la terre ferme. |
idealist, gelecekçi kimse
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Daniel est un rêveur qui ne veut pas vivre comme les autres. Nina a toujours voulu devenir célèbre : quelle rêveuse ! |
çorak arazi(terrain abandonné) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le conseil municipal compte transformer une partie du terrain vague en aire de jeu pour les enfants. |
pişmiş kilden yapılmış çömleknom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
i.(mammifère d'Afrique) (karınca yiyen) J'ai regardé un oryctérope du Cap manger des fourmis au zoo. |
toprak parçasınom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
dünya cenneti, yeryüzü cennetinom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Ces vacances au bord de la mer, c'était le paradis sur terre ! |
patates salatasınom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
vaadedilmiş topraklarnom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Moïse guida les Israélites de l'Égypte à la Terre promise. |
(denizcilere verilen) karaya çıkma izninom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Tous les marins auront une permission à terre de 48 heures à Douvres. |
el değmemiş/ekilmemiş arazinom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il n'y a presque plus de terres vierges en Amazonie. |
kumpir
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Son plat préféré est un filet mignon saignant avec une pomme de terre au four. |
kumpirnom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) On peut avoir de nombreuses sortes de garnitures différentes sur les pommes de terre en robe des champs, mais je conseille le fromage et les champignons. |
gerçeği göstermenom masculin (fam) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
Dünyanom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
büyük kesilmiş patates kızartmasınom féminin pluriel (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
patates mücverinom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Mon petit déjeuner préféré se compose de bacon, d'œufs et de galettes de pomme de terre. |
aklı havalarda olmak, aklı bir karış havada olmak(figuré) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ce garçon est intelligent mais il n'arrivera jamais à grand-chose parce qu'il a la tête dans les nuages. |
didik didik aramak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Dans l'enquête pour retrouver l'enfant disparu, la police a cherché partout. |
attan inmeklocution verbale (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) La grange a des blocs pour aider les cavaliers inexpérimentés à descendre de cheval. |
devrilmek/düşmekverbe intransitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il est tellement maladroit qu'il est tombé sur ses propres pieds. |
yere atmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le joueur de tennis a jeté sa raquette par terre avec rage quand il a perdu le match. |
pişmiş kilden yapılmışlocution adjectivale (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
yere serilmişadjectif (yumrukla) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
kıyıdalocution adverbiale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
patatesnom féminin (ürün) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le fermier a gagné de l'argent en cultivant des pommes de terre. |
patates püresi
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Fred a versé de la sauce sur sa purée. |
kara, kıyınom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le matelot était heureux d'être de retour sur la terre ferme. |
hafif depremnom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La ville a été réveillée par un tremblement de terre à 6h30 ce matin. |
insansız bölgenom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le désert du Sahara est majoritairement une terre inhabitée. |
karaya çıkma izninom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Quand les marins sont en permission à terre, les bars du port font beaucoup de profit. |
karadanlocution adverbiale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) L'armée s'est déplacée sur terre, à travers les steppes russes. |
zengin ülkenom féminin (figuré) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le Parti national écossais pensait qu'il se dirigeait vers la terre promise de l'indépendance écossaise. |
düz, ovalık (bölge, vb.)
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les températures des plaines ont été plus fraîches que d'habitude cette année. |
kapanmak(figuré) (odaya, eve, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Elle était très timide et se terra toute la semaine dans sa chambre. |
(domuz) burnu ile yeri eşelemeklocution verbale (cochon) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
arsa, parsel(petit) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il y a un super lopin de terre au bout du jardin que j'ai l'intention de transformer en potager. |
varlığını sürdürmek, yaşamını sürdürmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Les cafards vivent (or: existent) depuis des millions d'années. Hamamböcekleri, milyonlarca yıldır varlıklarını sürdürmüşlerdir. |
patateslilocution adjectivale (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Que préfères-tu : des beignets de pommes de terre ou des frites ? |
Fransızca öğrenelim
Artık terre'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.
terre ile ilgili kelimeler
Fransızca sözcükleri güncellendi
Fransızca hakkında bilginiz var mı
Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.