Fransızca içindeki très ne anlama geliyor?
Fransızca'deki très kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte très'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
Fransızca içindeki très kelimesi çok, son derece, gayet, fazlasıyla, çok, olabildiğince, şüphesiz, kuşkusuz, şiddetli, çok, aşırı, son derece, aşırı bir şekilde, aşırı, güçlü bir şekilde, kuvvetli bir şekilde, yoğun bir şekilde, çok, pek, çok, çok, pek çok, nasıl da, ne kadar (da), son derece, çok, pek çok, son derece, son derece, aşırı derecede, serin, soğuk, üşütücü, kişisel, özel, becerikli, marifetli, usta, işini iyi bilen, keskin kokulu, soğuk (tavır, vb.), çok büyük, çok sıcak, ateş gibi, fazla uzun, rengârenk/gösterişli/göz alıcı, tamamen, tam olarak, pahalı olarak, pahalı bir biçimde, faal, hareketli, serbestçe, hareketli/kalabalık yer, çok akıllı, zeki, parlak/keskin zekâlı, akılsız, ahmak, salak, beyinsiz, fazla değil, çok değil, pek de değil, korkmuş, ürkmüş, çok hızlı, (gün, iş, vb.) çok hareketli, yoğun, (makale, vb.) uzun, çok mutsuz, bedbaht, (kişi) zayıf, ince, sefil, perişan, mutlu, mesut, çok fazla eleştirel, kısacık/dar, sık rastlanan, yaygın, olagelen, ölümcül hasta, çok yorucu/zahmetli, lafını sakınmayan, uzun süren, çok önemli, çok mühim, yakıcı, kavurucu, çok sıcak, derin anlamlı, gerçekçi, çok büyük, çok soluk, solgun, çeşitli, aşırı rahatsız edici/sinir bozucu/can sıkıcı, aşırı şık giyinmiş, kocaman, çok eğlenceli/zevkli, hassas, birbirine bağlı, en önemli, çok az, harika, şahane, çok kötü, çok iyi, şok geçiren, çok az, zorba, kupkuru, uygun olarak, çok kötü bir şekilde, çok fena, çok kötü, uzakta, uzak, büyük ihtimalle, büyük olasılıkla, şaka bir yana, başarıyla, başarılı bir şekilde, birazdan, çok yakında, pek de, çok az, derine, çok sık, açık seçik olarak, yakında, yakın gelecekte, tanıştığımıza memnun oldum, öyle olsun, sert rüzgar, ince ve şeffaf kumaş, keskin tat, büyük değer, (sanat) büyük eser, sanat şaheseri, ünlü isim, deneyimli kimse, tecrübeli kimse, küçük ölçekli işletme, küçük işletme, küçük yaş, eğlence, iyi fiyat, normalin çok altında fiyatlar, çok düşük fiyatlar, istemek, arzu etmek anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
très kelimesinin anlamı
çok, son derece, gayet, fazlasıylaadverbe (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Il s'est montré très serviable. (or: Il a été d'une grande aide.) Aşırı derecede anlayışsız biriydi. |
çokadverbe (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
olabildiğincelocution adverbiale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Il a écrit très clairement et sa dissertation était convaincante. |
şüphesiz, kuşkusuzadverbe (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Cela ne faisait aucun doute : il était très heureux de la voir. |
şiddetliadverbe (mecazlı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) C'était une nuit très froide. |
çok, aşırı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il faisait très chaud dehors. |
son derece, aşırı bir şekilde, aşırı
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Il fait très (or: terriblement) chaud ici. Peut-on ouvrir une fenêtre ? |
güçlü bir şekilde, kuvvetli bir şekilde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Il est devenu très clair que le plan ne fonctionnerait pas. |
yoğun bir şekildeadverbe (sensation) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
çok, pek
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ce type est très (or: tellement) beau ! Sevgilisi acayip (or: süper) yakışıklı bir çocuk. |
çokadverbe (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Tu sais très (or: parfaitement) bien qu'il ne viendra pas. |
çok, pek çok(charger, imposer) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Le camion lourdement chargé monta lentement la colline. |
nasıl da, ne kadar (da)
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Comme c'est gentil à vous ! Ne kadar iyisin! |
son derece(familier) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Elle était super fatiguée après avoir couru son marathon. |
çok, pek çok, son derece
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les images présentées dans ce reportage peuvent être extrêmement (or: très) bouleversantes. |
son derece, aşırı derecede
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Nous te sommes extrêmement reconnaissants de tout le travail que tu as effectué. |
serin, soğuk, üşütücü(climat) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il fait froid aujourd'hui. |
kişisel, özel(endroit, secret, relation,...) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
becerikli, marifetli(intellectuellement) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) C'est une avocate très compétente. |
usta, işini iyi bilen(personne) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Naomi est une pianiste accomplie. |
keskin kokulu(odeur : négatif) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Je ne mangerais jamais quelque chose dégageant une odeur aussi âcre. |
soğuk (tavır, vb.)
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ils étaient tellement froids que nous nous sommes demandé comment nous les avions offensés. |
çok büyük(familier) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
çok sıcak, ateş gibi
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ce bol de soupe est brûlant. |
fazla uzun(soutenu) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
rengârenk/gösterişli/göz alıcı(péjoratif) (resmi olmayan dil) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
tamamen, tam olarak(être au courant, avoir raison) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Je suis parfaitement au courant de la situation. |
pahalı olarak, pahalı bir biçimde(figuré) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Il a chèrement monnayé son vote. |
faal, hareketli(vie) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Stephen a une vie trépidante. |
serbestçe
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
hareketli/kalabalık yer(figuré) (mecazlı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La salle de rédaction est une ruche tous les après-midi. |
çok akıllı, zeki, parlak/keskin zekâlı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) David est un brillant mathématicien. |
akılsız, ahmak, salak, beyinsiz(familier) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
fazla değil, çok değil, pek de değil
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Je suis peu enclin à accepter une telle offre. |
korkmuş, ürkmüş
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les garçons ont été effrayées (or: terrorisées) dans la maison hantée. // Les chatons effrayés appelaient leur mère. |
çok hızlıadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les chevaux de course étaient très rapides. |
(gün, iş, vb.) çok hareketli, yoğun
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
(makale, vb.) uzun(neutre) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Tom a rédigé un long article sur son travail pour un journal local. |
çok mutsuz, bedbaht
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Erin se sentait malheureuse après avoir menti à son amie. |
(kişi) zayıf, ince(péjoratif) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Jessica n'est pas simplement mince, elle est maigre (or: elle est toute maigre). |
sefil, perişan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Gavin était malheureux après que sa copine l'a plaqué. |
mutlu, mesut(kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
çok fazla eleştirel(personne, analyse) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les journaux du jour sont remplis d'analyses très critiques de mon livre. // M. Brandon peut être très critique ; hier, ses commentaires ont fait pleurer certains de ses étudiants. |
kısacık/dar(tenue : fin, pas chaud) (giysi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Je n'aurais pas dû prendre ce haut léger pour aller faire du patin à glace. |
sık rastlanan, yaygın, olagelenadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) L'emphysème est très courante (or: très répandue) chez les mineurs. |
ölümcül hasta
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il est tombé très malade il y a un mois. |
çok yorucu/zahmetli
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le procès fut épuisant aussi bien pour le juge que pour les jurés. |
lafını sakınmayan(kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Elle a des avis très arrêtés, malheureusement ses opinions sont toutes stupides. |
uzun sürenadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La très longue discussion a duré une heure de plus que ce qu'elle aurait dû. |
çok önemli, çok mühim
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Se marier est une occasion très importante. |
yakıcı, kavurucu, çok sıcak
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
derin anlamlılocution adjectivale (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le chiot avait des yeux marron profonds et très expressifs. |
gerçekçi
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
çok büyük
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
çok soluk, solgun
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
çeşitli
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
aşırı rahatsız edici/sinir bozucu/can sıkıcı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Tu pourrais arrêter de fredonner ? C'est très agaçant. |
aşırı şık giyinmiş
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les stars présentes à la cérémonie des Oscars étaient sur leur trente-et-un. |
kocaman
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Isabel prétend avoir vu une araignée géante dans la salle de bain. |
çok eğlenceli/zevkli(un peu familier) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Notre journée au parc d'attractions était très sympa. |
hassas(kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ils s'équilibrent : il est détendu, elle est très nerveuse. |
birbirine bağlıadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les villages miniers gallois formaient des communautés très unies, soudées par la religion et le rugby. |
en önemliadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
çok az
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
harika, şahane
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
çok kötü
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Elle est au lit avec une très mauvaise grippe. |
çok iyi
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Je ne comprends pas, avant, il avait de très bonnes notes. |
şok geçiren(travmadan sonra) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les patients en état de choc nécessitent une hospitalisation immédiate |
çok az
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il reste très peu de pilules dans le flacon : il faut que j'appelle le médecin pour faire renouveler mon ordonnance. |
zorba
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
kupkuru
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
uygun olarak
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) On rappelle aux étudiants qu'ils sont tenus de se vêtir de façon appropriée (or: de façon convenable) pour la cérémonie. |
çok kötü bir şekilde, çok fena, çok kötü
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) La table a été horriblement (or: affreusement) mal construite ; elle s'est effondrée dès que j'ai mis un livre dessus! |
uzakta, uzaklocution adverbiale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
büyük ihtimalle, büyük olasılıkla
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Selon toute vraisemblance, le patient va se remettre complètement. |
şaka bir yanalocution adverbiale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Très sérieusement, je pense qu'elle a raison sur ce point. |
başarıyla, başarılı bir şekildeadverbe (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Il a très bien bouché le trou dans le mur, on croirait qu'il n'y en a jamais eu. |
birazdanlocution adverbiale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
çok yakında(zaman) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Nous partirons très bientôt (or: très prochainement). |
pek deadverbe Ce n'est pas très gentil de ta part de me dire ça. Je ne suis pas très intéressé par le football. |
çok azlocution adverbiale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Nous avons très peu en commun. |
derinelocution adverbiale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Ils ont foré un puits très profondément dans le sol. |
çok sıkadverbe (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
açık seçik olarak(voir) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Par jour de brouillard épais, on ne voit pas très bien ce qui se passe sur la route. |
yakında, yakın gelecekte
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
tanıştığımıza memnun oldum
(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) |
öyle olsuninterjection (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Si c'est ce que tu veux, alors, pas de problème. |
sert rüzgarnom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Ce coup de vent empire. |
ince ve şeffaf kumaş
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
keskin tat
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Ce bonbon a un goût très fort. Il est acide mais délicieux ! |
büyük değernom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) À 4 £ chacun, les billets sont d'un très bon rapport qualité-prix étant donné qu'ils permettent de prendre le bus toute la journée. |
(sanat) büyük eser, sanat şaheseri
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le patron de Chloé l'a félicitée pour son excellent travail. |
ünlü isimlocution adjectivale (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Toutes ses actrices célèbres sont très connues de tous. Le footballeur David Beckham est maintenant très connu de tous. |
deneyimli kimse, tecrübeli kimse(figuré, familier) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
küçük ölçekli işletme, küçük işletme
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Les petites entreprises (or: les petites sociétés) se voient octroyer des taux de crédit spéciaux. |
küçük yaş
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Mon fils a commencé à lire à un âge précoce : à 3 ans, si je me souviens bien. |
eğlence
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Merci beaucoup de m'avoir invité ; j'ai passé un très bon moment ! |
iyi fiyat
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) J'ai choisi cette voiture parce qu'elle était fiable et que c'était une bonne affaire. |
normalin çok altında fiyatlar, çok düşük fiyatlarnom masculin Je ne sais pas comment ils arrivent à faire de l'argent avec des prix aussi bas. |
istemek, arzu etmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La petite fille était assise en silence à son pupitre, mais elle avait très envie d'aller jouer dehors au soleil. |
Fransızca öğrenelim
Artık très'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.
très ile ilgili kelimeler
Fransızca sözcükleri güncellendi
Fransızca hakkında bilginiz var mı
Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.