İngilizce içindeki art ne anlama geliyor?

İngilizce'deki art kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte art'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

İngilizce içindeki art kelimesi sanat, sanat eseri, beceri, beşeri ilimler, güzel sanatlar, sanat, sanat, sanatsal, -dır, -dir, -dur, -dür, -dır, -dir, bulunmak, mevcut olmak, var olmak, bulunmak, -dır, -dir, olmak, yaşında olmak, -yor, -ecek, -acak, -ındı, -indi, tutarında olmak, tutmak, gitmek, bulunmak, ol, hissetmek, -dır, -dir, olmak, resim dersi, galerici, Art Deco, sanat galerisi, sergi salonu, sanat tarihi, sanat müzesi, kırpıntı çizge, resim sanatı, güzel sanatlar, grafik sanatı, dövüş sanatı, sanat eseri, popüler sanat, modern teknoloji, ileri, sanat eseri, sanat eseri anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

art kelimesinin anlamı

sanat

noun (uncountable (painting, sculpture, etc.) (resim, heykel, vb.)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Fred was born with a talent for art.
ⓘBu cümle, İngilizce cümlenin çevirisi değildir. Sanata karşı büyük bir yeteneği vardır.

sanat eseri

noun (uncountable (works of art)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
This museum houses an impressive collection of art.

beceri

noun (skill)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Rick says that barbecuing steaks is an art.

beşeri ilimler

plural noun (humanities subjects)

(çoğul isim: Birden fazla varlığı ya da kavramı ifade eder.)
When students reach the sixth form, they generally specialize in either arts or sciences.

güzel sanatlar

plural noun (visual and performing arts)

(çoğul isim: Birden fazla varlığı ya da kavramı ifade eder.)
Baron Johann Pasqualati was a wealthy patron of the arts.

sanat

noun as adjective (relating to painting, sculpture, etc.)

Warhol is a famous figure in the art world.
Warhol, sanat dünyasının tanınmış isimlerindendir.

sanat

noun (not nature)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
She thinks that art can be more beautiful than the natural world.

sanatsal

noun as adjective (non commercial) (film,vb.)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Mike's favourite films are art films.

-dır, -dir, -dur, -dür

intransitive verb (nature)

My mother is short.

-dır, -dir

intransitive verb (state) (durum bildirir)

Barry is ill. // Audrey is hungry. // Tania is right.
Barry hastadır.

bulunmak, mevcut olmak, var olmak

intransitive verb (exist)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
There is a woman of 101 in the house opposite.

bulunmak

intransitive verb (be located) (yer)

The butter is on the table.
Tereyağı masanın üstündedir.

-dır, -dir

intransitive verb (event: occur) (zaman)

The play is at eight o'clock.
Oyunun başlama saati sekizdir.

olmak

intransitive verb (equates two noun phrases)

She is a police officer.

yaşında olmak

intransitive verb (condition: age)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Robert is ten years old.

-yor

auxiliary verb (with present participle: continuous) (şu anda)

Teresa is eating her dinner at the moment.
Şu anda yemek yiyor.

-ecek, -acak

auxiliary verb (with present participle: future) (gelecek zamanı bildirir)

We are playing tennis this weekend.
Bu haftasonu tenis oynayacağız.

-ındı, -indi

auxiliary verb (with past participle: passive) (geçmiş zaman, edilgen)

My wallet was stolen yesterday.
Dün cüzdanım çalındı.

tutarında olmak, tutmak

intransitive verb (cost)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
It is seven dollars. That will be ten pounds, please.

gitmek, bulunmak

intransitive verb (have been: go, gone) (bir yere, bir yerde)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
I have been to Rome.
Roma'ya gitmiştim (or: Roma'da bulunmuştum).

ol

intransitive verb (imperative)

Be quiet! Be reasonable!

hissetmek

intransitive verb (feel)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
I'm dizzy after that rollercoaster ride.

-dır, -dir

intransitive verb (time) (saat)

It's half past eight.

olmak

intransitive verb (weather) (soğuk, sıcak)

It's cold today; you'll need your hat and gloves.

resim dersi

noun (lesson in art)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
As a child, my favorite part of the school day was art class.

galerici

noun ([sb] who sells works of art) (sanat)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Artists no longer contact that art dealer because he demands a high commission.

Art Deco

noun (art: Modern Style) (modern sanat akımı)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The style of the Golden Gate bridge in San Francisco is Art Deco.

sanat galerisi

noun (UK (museum of art)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
We had a wonderful time viewing the paintings at the art gallery.

sergi salonu

noun (retail art emporium)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The artist sells her paintings at the art gallery.

sanat tarihi

noun (study of art through the ages) (ders)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Because I was an Art Major in college, I had to take five semesters of art history.

sanat müzesi

noun (art gallery)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The Hermitage is a famous art museum in St. Petersburg, Russia.

kırpıntı çizge

noun (copyright-free graphics) (bilgisayar)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Clipart was used often in presentations fifteen years ago, but now it looks a little cheesy.

resim sanatı

noun (art: painting)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The sale will be of interest to collectors of fine art.

güzel sanatlar

plural noun (visual artforms)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Paul has always loved the fine arts, and is now doing a degree in London.

grafik sanatı

noun (study or practice of the graphic arts)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

dövüş sanatı

noun (usually plural (Eastern Asian combat disciplines) (Uzak Doğu)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
He's skilled in karate, judo, and other martial arts.

sanat eseri

noun (artwork)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Several pieces of art were stolen from the museum.

popüler sanat

noun (1950s modern art movement)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Andy Warhol's painting of a soup can is the best-known work of pop art.

modern teknoloji

noun (technology: current level)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
In tech, it can be hard to keep up with the state of the art.

ileri

adjective (technology: advanced) (teknoloji)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Our new TV uses state-of-the-art technology to provide the best picture and sound.

sanat eseri

noun (painting, sculpture, etc.)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The museum is a place to contemplate works of art.

sanat eseri

noun (figurative ([sth] beautiful and impressive) (güzel/etkileyici şey)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Aunt Betty's layer cake was a culinary work of art.

İngilizce öğrenelim

Artık art'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.

art ile ilgili kelimeler

İngilizce hakkında bilginiz var mı

İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.