İngilizce içindeki catch ne anlama geliyor?

İngilizce'deki catch kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte catch'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

İngilizce içindeki catch kelimesi yakalamak, tutmak, yetişmek, tutmak, kavramak, yakalamak, tutmak, yakalanmak, enselemek, takılmak, tutma, yakalama, av, durum, hal, kanca, topu tutma, topu yakalama, şarkı, eş adayı, atıp yakalama, alev almak, tutucu olarak oynamak, tutuculuk yapmak, seyretmek, izlemek, duymak, işitmek, yetişmek, yetişmek, takılmak, yakalamak, tutuvermek, enselemek, -e uzanmak, anlamak, popüler olmak, suçüstü yakalamak, yetişmek, yetişmek, katılmak, telafi etmek, tamamlamak, kötü sonuç doğurmak, yakalamak, görüşmek, haber almak, güncel bilgi almak, paradoks, çözümsüz durum, nezle olmak, gözüne ilişmek, alev almak, coşkulandırmak, azar işitmek, farketmek, farkına varmak, göze çarpmak, soluklanmak, dinlenmek, buluşma, yakalama, yakalayan, reklam sloganı, düstur anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

catch kelimesinin anlamı

yakalamak, tutmak

transitive verb (grasp moving object)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
I can catch the ball with one hand.
Topu tek elimle yakalayabilirim.

yetişmek

transitive verb (transport) (otobüse, vb.)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Bill needs to catch a bus from town.

tutmak, kavramak

transitive verb (grasp, seize)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Jason caught her by the wrist.

yakalamak, tutmak

transitive verb (fishing, hunting) (balık, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
We caught five salmon in the river.

yakalanmak

transitive verb (disease) (hastalığa)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Leah catches a cold every winter.

enselemek

transitive verb (discover unexpectedly)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The police caught him in the act.

takılmak

intransitive verb (become entangled)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
As I was riding my bicycle, my shoelaces caught on the gears.

tutma, yakalama

noun (action: grasping [sth])

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Wendy's catch saved the vase from breaking on the floor.

av

noun (fishing, hunting)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Salmon is the catch of the day.

durum, hal

noun (informal (condition)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
What's the catch?

kanca

noun (fastening)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The catch on the suitcase is stuck.

topu tutma, topu yakalama

noun (sport: catching ball)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The goalkeeper's catch saved the game for the home team.

şarkı

noun (song)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Eddie loves to sing songs and catches from the Victorian era.

eş adayı

noun (informal, figurative ([sb] worth marrying)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
I hear her new man is quite a catch!

atıp yakalama

noun (uncountable (game: throwing ball back and forth) (top)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The boys were playing a game of catch, but William kept dropping the ball.

alev almak

intransitive verb (informal (begin to burn)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Lou dropped a match and the gasoline caught.

tutucu olarak oynamak, tutuculuk yapmak

intransitive verb (US (sport: be catcher) (spor)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Jennifer is catching in the softball game today.

seyretmek, izlemek

transitive verb (informal, figurative (see) (mecazlı)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Did you catch the news last night?

duymak, işitmek

transitive verb (informal, figurative (hear) (mecazlı)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
I didn't catch what you said.
Ne dediğinizi duyamadım.

yetişmek

transitive verb ([sb] departing) (birisine)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
You might be able to catch him if you hurry.
Acele edersen ona yetişebilirsin.

yetişmek

transitive verb (informal, figurative (see, not miss) (mecazlı)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Let's catch the art show at the museum before it closes.

takılmak

transitive verb (usu passive (entangle)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
The fly was caught in the spider's web.

yakalamak

transitive verb (figurative (gesture, likeness) (mecazlı)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The artist caught her expression beautifully.
Ressam kadının ifadesini çok güzel yakaladı.

tutuvermek

transitive verb (US, informal (take momentarily)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Would you just catch my coat for a second while I make a telephone call?

enselemek

transitive verb (discover unexpectedly)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Alice caught her boyfriend eating cookies in the middle of the night.

-e uzanmak

phrasal verb, transitive, inseparable (reach for [sth])

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Jane caught at Pete's arm and pulled him back onto the sidewalk as a car zoomed past.

anlamak

phrasal verb, intransitive (informal (person: understand)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
I told her that he'd poisoned his wife with arsenic, but she didn't catch on.

popüler olmak

phrasal verb, intransitive (informal ([sth]: become popular)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Do you think that the practice of people sewing their own clothing will ever catch on again?

suçüstü yakalamak

phrasal verb, transitive, separable (UK, often passive, informal (discover deceit)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The detective suspected the suspect was lying, so she kept asking him questions in the hope of catching him out.

yetişmek

phrasal verb, intransitive (go as fast) (hızına)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Mira slowed down so that her younger sister could catch up.

yetişmek

(go as fast as) (birisine, bir şeye)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
I walk faster than he does, so I wait at each corner for him to catch up with me.

katılmak

(join, reach)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
You go on ahead; I'll catch up with you as soon as I've finished my work here.

telafi etmek

phrasal verb, intransitive (figurative, informal (compensate for time lost)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
I missed a week of work, and now I have to catch up.

tamamlamak

(figurative, informal (compensate for time lost)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Audrey sighed when she saw that she had to catch up on a huge pile of work.

kötü sonuç doğurmak

phrasal verb, transitive, inseparable (figurative, informal (repay: with [sth] bad)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Finally, his unhealthy habits caught up with him and he became very sick.

yakalamak

(informal (apprehend: criminal)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The cops finally caught up with the shoplifter outside the stock exchange.

görüşmek

phrasal verb, intransitive (figurative, informal (exchange news)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
My friends and I like to catch up over a coffee once a month.

haber almak

(figurative, informal (exchange news)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
It was a pleasure to catch up with everyone at the family reunion.

güncel bilgi almak

(figurative, informal (get up to date)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
I phoned my brother to catch up on the latest news back home.

paradoks

noun (paradox, [sth] self-contradictory)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
It's a real Catch-22: to get a job you need experience, but to get experience you need a job.

çözümsüz durum

noun (colloquial (no-win situation)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
John would be hurt if she didn't invite him, but if she did, Mary wouldn't come. It was a Catch-22.

nezle olmak

verbal expression (contract cold virus)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
If you go out in this rain without a coat you're liable to catch a cold.

gözüne ilişmek

verbal expression (perceive briefly)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
I caught a glimpse of Peter as he walked past my house.

alev almak

verbal expression (ignite)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Gasoline can catch fire very easily. If you knock that candle onto the rug, it will catch on fire.

coşkulandırmak

verbal expression (figurative (create enthusiasm)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)

azar işitmek

(US, slang (receive severe reprimand)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
He was sure to catch hell from his wife for his behaviour.

farketmek, farkına varmak

verbal expression (glimpse, notice)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
When I caught sight of my appearance in the mirror, I immediately rushed back to my closet to change.

göze çarpmak

verbal expression (be noticeable)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
The bold designs and bright colours of these dresses really catch the eye.

soluklanmak

verbal expression (pause to breathe)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
I had to take 20 flights of stairs. It took me several minutes to catch my breath.

dinlenmek

verbal expression (figurative (take a break) (mecazlı)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Now that we're done with most of the rush jobs, we can catch our breath.

buluşma

noun (informal (meeting to get up-to-date)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
I haven't seen you for ages; we'll have to have a proper catch-up soon.

yakalama

noun (informal (attempt to match, compete) (müsabaka)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The cyclist's catch-up ultimately failed, and he finished third in the race.

yakalayan

adjective (informal (aimed at matching, competing)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Inflation is rising fast, so the company intends to give its employees a catch-up pay rise.

reklam sloganı

noun (advertising slogan)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Suddenly, everyone seemed to be repeating the company's memorable catchphrase.

düstur

noun (motto)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The comedian repeated his catchphrase at every possible opportunity. Many radio program hosts have a catch phrase which they say at the end of every program to help people remember them.

İngilizce öğrenelim

Artık catch'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.

catch ile ilgili kelimeler

İngilizce hakkında bilginiz var mı

İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.