İngilizce içindeki dull ne anlama geliyor?

İngilizce'deki dull kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte dull'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

İngilizce içindeki dull kelimesi sıkıcı, cansız, hafif, belirsiz, boğuk, kasvetli, kör, ilgisiz, alakasız, ruhsuz, sıkıcı, hafiflemek, köreltmek, donuklaştırmak, duygusuzlaştırmak anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

dull kelimesinin anlamı

sıkıcı

adjective (boring)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The thesis was so dull that I fell asleep reading it.
Tez o kadar sıkıcıydı ki okurken uyuyakaldım.

cansız

adjective (colour, light: not bright)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The dull brown suit made her look older than her real age.

hafif, belirsiz

adjective (pain: not intense) (ağrı, sızı, vb.)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
She felt a constant dull pain in her back.
Sırtında sürekli hafif bir ağrı hissediyordu.

boğuk

adjective (sound: muffled) (ses)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
We heard the dull sound of drums from the neighbour's house.

kasvetli

adjective (weather, sky: grey) (hava)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The sky is dull today, with not much sunlight.

kör

adjective (blade: not sharp) (bıçak)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The blade of the knife was too dull to cut the meat.

ilgisiz, alakasız

adjective (uninterested)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Melina's dull responses led Marius to believe she did not care.

ruhsuz

adjective (dispirited, listless)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
With nothing to do, he grew dull and began to mope about.

sıkıcı

adjective ([sb]: boring) (kişi)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
After an hour of uninteresting conversation, Melanie decided Tony was dull.

hafiflemek

intransitive verb (become dull)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
The loud noise in the common room dulled.

köreltmek

transitive verb (make less sharp)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The blade of his sword had been dulled by use.

donuklaştırmak

transitive verb (make less distinct)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The painter dulled the colors by blending them.

duygusuzlaştırmak

transitive verb (make less acute)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Alcohol dulls the senses.

İngilizce öğrenelim

Artık dull'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.

dull ile ilgili kelimeler

İngilizce hakkında bilginiz var mı

İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.