İngilizce içindeki two ne anlama geliyor?

İngilizce'deki two kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte two'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

İngilizce içindeki two kelimesi iki, iki rakamı, ikili set, iki, iki, iki adet, iki yaşında, ikisi, 2, 2, iki, ikili, çifte oyun, iki kişilik, fikrini belirtmek, fikrini söylemek, bir taşla iki kuş vurmak, (bir konuda) çok bilgisi olmak, birşeyler öğrenmek, birbirinin aynısı olmak, iki numara, büyük abdest, çift etki, çift yumruk, ikiye bölünmek/ayrılmak, iki yüz, iki yüz, üçte iki, iki bin, iki yüzlü, çift yönlü, çift, çifte, iki katı, iki taraflı, sahne dekoru anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

two kelimesinin anlamı

iki

noun (cardinal number: 2)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Multiply each number by two.
Her sayıyı iki ile çarpın.

iki rakamı

noun (symbol for number 2)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
He wrote a two in the box.
Boş kutucuğa iki rakamını yazın.

ikili set

noun (people, things: set, group of 2)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
These packs of shirts come in twos.

iki

noun (time: 2 o'clock) (saat)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Come back at 2 when I've finished my lunch.

iki, iki adet

adjective (2 in number)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The doctor held up two fingers.

iki yaşında

adjective (2 years of age)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Denise toilet-trained her son when he was two.

ikisi

pronoun (people, things: 2 of them)

(zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").)
I had a new key cut, then found the old one; now I've got two.

2

noun (US, written (second day of specified month) (ayın ikinci günü)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The deadline is March 2.

2

noun (mainly UK, written (second day of specified month) (ayın ikinci günü)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
We are going to a concert on 2 November.

iki

noun (2 pips on a die) (zar)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The backgammon player rolled a two.

ikili

noun (playing card: with 2 pips) (iskambil)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
If you lay down a two, the other player misses a turn.

çifte oyun

noun (baseball) (beysbol)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The batter hit a double.

iki kişilik

adverb (intended for two persons)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Would you like a table for two?

fikrini belirtmek, fikrini söylemek

verbal expression (US, figurative (offer opinion)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

bir taşla iki kuş vurmak

verbal expression (informal, figurative (do 2 things at once)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
I can stop by your house on the way to the grocery store, so I'll kill two birds with one stone.

(bir konuda) çok bilgisi olmak

verbal expression (informal (be experienced in [sth])

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
After 20 years on the job, he knows a thing or two about construction.

birşeyler öğrenmek

verbal expression (informal (become knowledgeable)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Stick around and watch; you may learn a thing or two.

birbirinin aynısı olmak

verbal expression (figurative (identical to one another)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
The two little girls were as alike as two peas in a pod.

iki numara

noun (cardinal numeral: 2)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Contestant number two, please step forward.

büyük abdest

noun (euphemism (bowel movement, defecation)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Good boy, Johnny! You went number two in the potty!

çift etki

noun (US, figurative (double impact)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

çift yumruk

noun (boxing: two blows) (boks)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Joe knocked John down with a one-two punch to the head and stomach.

ikiye bölünmek/ayrılmak

transitive verb (halve, divide in half)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
If we split the cake in two, we can have half each.

iki yüz

adjective (200 of [sth])

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)

iki yüz

noun (group of 200)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

üçte iki

plural noun (two parts out of three)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
He ate two thirds of the pie.

iki bin

adjective (2000 of [sth])

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)

iki yüzlü

adjective (figurative (deceitful)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
I learned the hard way how two-faced Paul is.

çift yönlü

adjective (having two parts)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
There is a twofold explanation for this phenomenon.

çift, çifte

adjective (double, times two)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
There had been a twofold increase in business.

iki katı

adverb (doubly, by two)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
They hope to increase their profits twofold.

iki taraflı

adverb (in two ways)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)

sahne dekoru

noun (stage scenery)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

İngilizce öğrenelim

Artık two'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.

two ile ilgili kelimeler

İngilizce hakkında bilginiz var mı

İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.