Fransızca içindeki dus ne anlama geliyor?

Fransızca'deki dus kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte dus'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

Fransızca içindeki dus kelimesi ahlaki görev, ahlaki vazife, malı, -meli, -meli, -malı, gerekmek, gerekli olmak, borcu olmak, -meli, -malı, -meli, -malı, gerekmek, gerekli olmak, (ol) malı, olması lazım, sorumluluk, mesuliyet, -mesi gerekmek, ödev, ev ödevi, -meli, -malı, vazife, sorumluluk, iş, -meli, -malı, -meli, -malı, ödev, adalet, büyük ihtimalle, -ecek, -acak, olmalı, zorunda olmak, mecbur olmak, mecburiyetinde olmak, -mesi gerekmek, muhakkak, borcu olmak, borcu bulunmak, borçlu olmak, borcu olmak, borçlu olmak anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

dus kelimesinin anlamı

ahlaki görev, ahlaki vazife

(moral)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Il est de ton devoir de voter.

malı, -meli

(obligation)

Tu dois te procurer un nouveau permis de conduire.
Gümrükte bavulunuzu memura göstermeye mecbursunuz.

-meli, -malı

Je dois finir ma dissertation ce soir.

gerekmek, gerekli olmak

(obligation)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Je dois aller au tribunal lundi, sous peine d'être arrêté.

borcu olmak

verbe transitif

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
J'ai presque remboursé tout l'argent mais je dois encore cinquante euros.

-meli, -malı

verbe transitif (attente) (beklenti)

Tu dois toujours finir ton travail à temps pour ce professeur.

-meli, -malı

(obligation morale)

Tu dois dire ces choses à la police.

gerekmek, gerekli olmak

(obligation morale)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Je dois appeler Julie ce soir. Je le lui ai promis.

(ol) malı

verbe transitif (estimation)

Je ne suis pas sûre de la quantité exacte, mais je dois boire plus de trois verres d'eau par jour.
Tam emin değilim gerçi ama günde üç bardaktan fazla su içiyor olmalıyım.

olması lazım

verbe transitif

John doit sûrement avoir fini son travail là ?

sorumluluk, mesuliyet

(obligation)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Il est de ton devoir de t'occuper du chien.
Köpeğe bakmak senin sorumluluğun (or: mesuliyetin).

-mesi gerekmek

verbe transitif (obligation : au conditionnel)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Il devrait partir, mais il restera probablement à la maison.

ödev, ev ödevi

nom masculin (Scolaire)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

-meli, -malı

verbe transitif (suggestion : au conditionnel) (öneri belirtir)

Tu devrais peut-être aller à la réunion ce soir. Qu'en penses-tu ?
Belki de bu geceki toplantıya gitmelisin. Ne dersin?

vazife, sorumluluk, iş

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Quand ton père est absent, c'est ton devoir de t'occuper de ton petit frère.
Baban yokken küçük kardeşinle ilgilenmek senin vazifendir.

-meli, -malı

Je dois aider mes parents à déménager.
Anne ve babamın taşınmalarına yardım etmeliyim.

-meli, -malı

verbe transitif (devoir : au conditionnel) (görev/yükümlülük belirtir)

Je devrais sortir la poubelle, mais je ne vais pas le faire. Que devrais-je faire ?
Çöpleri dışarı çıkarmak zorundayım.

ödev

nom masculin (éducation)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
J'ai un devoir sur la Révolution française à rendre vendredi.
Cuma gününe Fransız Devrimi hakkında bir ödev yazmam lazım.

adalet

nom masculin

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Il accomplira son devoir envers toi.

büyük ihtimalle

verbe transitif (probabilité : au conditionnel)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
Notre équipe devrait gagner le match car elle est vraiment meilleure que l'autre équipe.

-ecek, -acak

(obligation) (emir)

Vous devez vous présenter au commandant immédiatement.

olmalı

(supposition)

Ça doit être là, si j'ai bien compris l'itinéraire.

zorunda olmak, mecbur olmak, mecburiyetinde olmak

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Je dois partir maintenant.

-mesi gerekmek

(nécessité)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Tu devras être là avant le début du film.
ⓘCette phrase n'est pas une traduction de la phrase originale. Oraya gitmeye ihtiyacınız yok.

muhakkak

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
Ce garçon est si bagarreur qu'il finira forcément en prison.

borcu olmak, borcu bulunmak

(de l'argent)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Ayant pris un crédit immobilier, je dois beaucoup d'argent à ma banque.
Ev kredisi aldığım için bankaya yüklü bir miktarda borcum var.

borçlu olmak

(dette morale) (birisine bir şey)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Il doit sa vie à l'habileté du chirurgien qui l'a opéré.

borcu olmak

(birisine)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Je dois une fortune à mes créanciers.

borçlu olmak

(excuses) (mecazlı)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Je te dois des excuses.
Sana bir özür borçluyum.

Fransızca öğrenelim

Artık dus'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.

Fransızca hakkında bilginiz var mı

Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.