İtalyan içindeki non ne anlama geliyor?
İtalyan'deki non kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte non'ün İtalyan'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İtalyan içindeki non kelimesi değil, değil, -mamak, -memek, -sız, -siz, -suz, -süz, -ma, -mayın, (yap)maz, (yap)mıyor, -madı, -medi, -mazdı, -mezdi, değil, hiç, hiçbir, kör, görme özürlü, âmâ, geçersiz, hükümsüz, konu dışı, konuyla ilgisi olmayan, alâkasız, (özür, vb.) inandırıcı olmayan, saçma, belirsiz, uygunsuz, özel beceri gerektirmeyen, vasıfsız (iş), güvenilmez, güvene/itimata layık olmayan, kusurlu/görevini tam yapmayan, disfonksiyonel, istenmeyen, istenilmeyen, mühim olmayan, önemsiz, ehemmiyetsiz, başarısızlıkla sonuçlanan, başarısız olan, geleneklere uymayan, gerekli olmayan, gereksiz, elzem olmayan, vazgeçilebilir, akan, sızdıran, sızıntılı, söylenmemiş, konuşulmamış, nadir, seyrek, tutarsız, anlamsız, manasız, sıradışı, alışılmadık, saf, arı, (anlamı) açık, net, takdir edilmeyen, gözünü kırpmayan, duyulmamış, işitilmemiş, duyulmadık, işitilmedik, ücretsiz, ücret almadan yapılan (iş), (meyve, vb.) ham, olmamış, olgunlaşmamış, alkolsüz, keşfedilmemiş, ayırt etmeyen, sağlıksız, istenmeyen, davetsiz, dağınık, engelsiz, çözümlenmemiş, çekici olmayan, çekici olmayan, haritası yapılmamış, gizli, üstün, vahşi, kaçırılmaması gereken, lekesiz, haklı nedene dayanmayan, uykusuz, aralıksız, teklifsizce, çevrimdışı, en kısa zamanda/mümkün olduğunca çabuk, başarısız olmak, başarısızlığa uğramak, sesini çıkarmamak, ağzını açmamak, gıkını çıkarmamak, başarısız olmak, tümsekli, engebeli, yamru yumru, kusurlu, tam olmayan, soğuk, ilgisiz, kayıtsız, rahatsız, konforsuz, haksız (kazanç, vb.), çözüme kavuşmamış, çözülmemiş, deneyimsiz, tecrübesiz, acemi, sözü çok uzatan, lafı uzatan, söylenmemiş, anlatılmamış, yardımı dokunmayan, tadı kötü, vurgusuz, çevrimdışı, detone, mahrum, çok az, hassas, eşitsizce, eşit olmayan bir biçimde, yetersiz miktar, yetersizlik, umutsuz şey, işitme engelliler, ıskalamak, dahil etmemek, hariç tutmak, -den kesmek, doğuştan, kullanılmayan, işbirliği yapmayan, kanunsuz, yasadışı (grev), önemsiz, karışmayan, rahatsız, bilmeyen, bilgisi olmayan, tükenmek, saçmak, yakalayamamak, tutamamak, saf, farklı cinsel tercihlere sahip anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
non kelimesinin anlamı
değilavverbio (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Questa mela non è verde; è rossa. È arrivato il capo? No, non ancora. Bu elma yeşil değil kırmızıdır. |
değilavverbio Non sono colpevole. |
-mamak, -memekavverbio (olumsuzluk) Non voglio zucchero, grazie. |
-sız, -siz, -suz, -süz(prefisso: indica mancanza) Per esempio: mancato pagamento, atossico |
-ma, -mayın(con imperativo) Non mi interrompere quando parlo, per favore. |
(yap)maz, (yap)mıyor(con verbo al presente) Non vive a questo indirizzo durante l'inverno. |
-madı, -medi(con verbo al passato) Sam non sapeva come rispondere a una domanda così difficile. |
-mazdı, -mezdiavverbio Non lo farei se fossi in te. Ho spinto la porta con tutta la mia forza ma non si apriva. |
değilavverbio (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Karen non si merita una promozione del genere. |
hiç, hiçbir
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Non abbiamo nessuna stanza disponibile. Hiç odamız yok. |
kör, görme özürlü, âmâ
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) È cieco dalla nascita. Adam doğduğundan beri kördür. |
geçersiz, hükümsüz(non valido) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il contratto è stato dichiarato nullo dal giudice. Hâkim, sözleşmenin hükümsüz olduğunu beyan etti. |
konu dışı, konuyla ilgisi olmayan, alâkasız
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
(özür, vb.) inandırıcı olmayan, saçma
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
belirsiz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) In generale è un buon tema, ma questa parte è incomprensibile; potresti riscriverla per far sì che il significato sia più chiaro? |
uygunsuz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Sarebbe inappropriato chiederle del denaro a cena. |
özel beceri gerektirmeyen, vasıfsız (iş)(lavoro) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Gli immigrati svolgono spesso lavori umili che non vuol fare nessun altro. |
güvenilmez, güvene/itimata layık olmayan(kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
kusurlu/görevini tam yapmayan, disfonksiyonel(fisiologia) (organ, uzuv) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il suo fegato è disfunzionale e ha bisogno di cure speciali. |
istenmeyen, istenilmeyen
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) A volte la gente lascia i mobili indesiderati davanti a casa. |
mühim olmayan, önemsiz, ehemmiyetsiz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) È irrilevante se consegnate prima la parte A o la parte B. |
başarısızlıkla sonuçlanan, başarısız olan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) I tentativi di raggiungere gli automobilisti bloccati sono stati infruttuosi. |
geleneklere uymayan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
gerekli olmayan, gereksiz, elzem olmayan, vazgeçilebilir
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
akan, sızdıran, sızıntılı(liquidi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il thermos perde e ho macchiato di caffè la mia maglietta nuova. |
söylenmemiş, konuşulmamış
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
nadir, seyrek
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La nonna era rattristata dalle mie visite infrequenti alla casa di riposo. |
tutarsız
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
anlamsız, manasızaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
sıradışı, alışılmadık(non convenzionale) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
saf, arı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il ristorante serve solo piatti non processati fatti con ingredienti genuini. |
(anlamı) açık, net
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il discorso del senatore è stato inequivocabile: è necessario fronteggiare immediatamente la crisi. |
takdir edilmeyen
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
gözünü kırpmayan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
duyulmamış, işitilmemiş, duyulmadık, işitilmedik
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le richieste di aiuto dell'uomo rimasero inascoltate. |
ücretsiz, ücret almadan yapılan (iş)
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
(meyve, vb.) ham, olmamış, olgunlaşmamış
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il colore verdastro indica che le banane sono acerbe. |
alkolsüz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Al matrimonio, l'ex-alcolista chiese una birra analcolica. |
keşfedilmemiş
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Nella foresta più fitta, un antico tempio rimase nascosto per centinaia di anni. |
ayırt etmeyen
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
sağlıksız
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Gli ispettori hanno chiuso il ristorante a causa delle condizioni antigieniche della cucina. |
istenmeyen(sonuç, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
davetsiz(kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La polizia ha raccomandato agli abitanti di non accettare visite indesiderate nella propria casa. |
dağınık(yatak) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il letto è stato lascito disfatto e c'erano vestiti sparsi sul pavimento. |
engelsiz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
çözümlenmemiş(sorun, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La questione rimane insoluta nonostante le lunghe negoziazioni. |
çekici olmayan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
çekici olmayan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
haritası yapılmamış
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
gizli
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
üstün
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
vahşi(hayvan) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
kaçırılmaması gereken
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
lekesiz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
haklı nedene dayanmayan
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le prove contro John erano infondate e quindi ha evitato azioni penali. Il tuo ottimismo sulla Borsa era chiaramente infondato. |
uykusuz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
aralıksız
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Audrey è stufa della pioggia continua. |
teklifsizce
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Vestiti pure informalmente per la festa; i jeans vanno bene. |
çevrimdışı
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
en kısa zamanda/mümkün olduğunca çabuk
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
başarısız olmak, başarısızlığa uğramak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il progetto è fallito perché hanno finito i soldi. Bu işi de başaramadık, ne yapmalıyız bilmiyorum. |
sesini çıkarmamak, ağzını açmamak, gıkını çıkarmamak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Non appena si accorge che tutti lo stanno ascoltando si zittisce. |
başarısız olmak(figurato) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Secondo me l'accordo sarebbe stato molto vantaggioso per la mia attività, ma è saltato all'ultimo minuto. |
tümsekli, engebeli, yamru yumru
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Questi brownie sono un po' troppo irregolari. |
kusurlu, tam olmayan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Quelle statistiche sono superate e sono diventate approssimative. |
soğuk, ilgisiz, kayıtsız(figurato: reazione) (mecazlı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Fred ha ricevuto un tiepido benvenuto al suo nuovo lavoro. |
rahatsız, konforsuz(eşya, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il letto era scomodo: troppo morbido e pieno di protuberanze. |
haksız (kazanç, vb.)(iş, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Alcuni investitori vogliono prendere parte a un giro d'affari disonesto, come quello che implica il lavoro minorile. |
çözüme kavuşmamış, çözülmemiş
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La disputa tra la direzione e i sindacati resta irrisolta. |
deneyimsiz, tecrübesiz, acemi(kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Questo brano è facile da suonare, anche per un pianista relativamente inesperto. |
sözü çok uzatan, lafı uzatan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
söylenmemiş, anlatılmamış
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La versione di Gerald della storia rimase taciuta fino a quando non pubblicò le sue memorie. |
yardımı dokunmayan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il politico è stato criticato per aver fatto commenti inutili sulle persone che ricevono il sussidio. |
tadı kötü
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Gli alci mangiano degli arbusti che le mucche trovano sgradevoli. |
vurgusuz(fonetica) (hece) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
çevrimdışı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
detone(voce, strumento) (ses) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il cantare stonato di Henry era diventato piuttosto imbarazzante dopo soltanto qualche battuta. |
mahrum
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
çok az
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ci sono scarse probabilità che Bob sia promosso. |
hassas
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
eşitsizce, eşit olmayan bir biçimde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
yetersiz miktar, yetersizlik
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
umutsuz şey
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
işitme engelliler
(çoğul isim: Birden fazla varlığı ya da kavramı ifade eder.) |
ıskalamak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il battitore ha mancato la palla. |
dahil etmemek, hariç tutmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Questa stima esclude ogni lavoro aggiuntivo che può verificarsi una volta iniziato il progetto. |
-den kesmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ho poco a poco svezzato il bambino, che non prende più il mio latte materno. |
doğuştan(yetenek, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) L'allenatore non aveva mai visto un così grande talento naturale in un aspirante ginnasta. |
kullanılmayan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Abbiamo due server inutilizzati che potrebbero essere noleggiati. |
işbirliği yapmayanaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Kristen è stata licenziata per il suo comportamento ostruzionista al lavoro. |
kanunsuz, yasadışı (grev)(sciopero, informale) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
önemsiz(formale) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
karışmayan(kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
rahatsız(giysi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Questi jeans sono troppo stretti e scomodi quando mi siedo. |
bilmeyen, bilgisi olmayan(kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
tükenmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il suo cuore ha ceduto ed è morto. |
saçmak(colloquiale) (para) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Per la nostra ultima vacanza abbiamo deciso di scialare e abbiamo prenotato un hotel di lusso. |
yakalayamamak, tutamamak(topu, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il portiere ha mancato la palla. |
saf(uyuşturucu, alkol, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Una piccola quantità di eroina pura vale un sacco di soldi. |
farklı cinsel tercihlere sahip
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Al giorno d'oggi molte persone si identificano come queer. |
İtalyan öğrenelim
Artık non'ün İtalyan içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İtalyan içinde arayabilirsiniz.
non ile ilgili kelimeler
İtalyan sözcükleri güncellendi
İtalyan hakkında bilginiz var mı
İtalyan (italiano) bir Roman dilidir ve çoğu İtalya'da yaşayan yaklaşık 70 milyon insan tarafından konuşulmaktadır. İtalyanca Latin alfabesini kullanır. J, K, W, X ve Y harfleri standart İtalyan alfabesinde yoktur, ancak yine de İtalyancadan ödünç alınan kelimelerde görünürler. İtalyanca, 67 milyon kişiyle (AB nüfusunun %15'i) Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan ikinci dildir ve 13.4 milyon AB vatandaşı (%3) tarafından ikinci dil olarak konuşulmaktadır. İtalyanca, Vatikan'ın başlıca çalışma dilidir ve Roma Katolik hiyerarşisinde lingua franca olarak hizmet eder. İtalyanların yayılmasına yardımcı olan önemli bir olay, Napolyon'un 19. yüzyılın başlarında İtalya'yı fethi ve işgaliydi. Bu fetih, birkaç on yıl sonra İtalya'nın birleşmesini teşvik etti ve İtalyan dilinin dilini zorladı. İtalyanca, yalnızca sekreterler, aristokratlar ve İtalyan mahkemeleri arasında değil, aynı zamanda burjuvazi tarafından da kullanılan bir dil haline geldi.