Fransızca içindeki dure ne anlama geliyor?
Fransızca'deki dure kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte dure'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
Fransızca içindeki dure kelimesi sert, zor, güç, gayretle, gayretli bir şekilde, sert, haşin, sert, yüksek kontrastlı, duygusuz, hissiz, cimri, pinti, hasis, sert, bayat, sert, sert erkek, sert, sert, keskin, pürüzsüz, sert, sert, sert, soğuk, tuğla ve harç, taş yürekli, katı, sert, sertleşmiş, katılaşmış, katı hale gelmiş, sert, sert, acı, olsun, sert adam, sert, duygusuz, hissiz, umursamaz, zor, güç, sert, sertleşmiş, sert, zor, güç, sert, katı, sert, duygusuz, sert, şehir eşkiyası, sert, kaba, tehditkâr, tehdit eden, sert, kırıcı, incitici, takılmış, zor şey, haşin, sert, acımasız, ters, acımasız, merhametsiz, zalim, inatçı, devam etmek, uzunluğunda olmak, sürmek, devam etmek, sürmek, dayanmak, devam etmek, sürmek, sürüp gitmek, devam etmek, sürmek, etkin, devam etmek, sürmek, sürmek, devam etmek, daimi olmak, uzun süre etkisini/kuvvetini sürdürmek, hayatta kalmak, sağ kalmak, yaşamayı sürdürmek, yetmek, dayanmak, kullanım süresi, sert, ağır işiten, güç işiten, işitme güçlüğü çeken, çok çalışmak, daha sert, çok çalışan, sağlam, sinir bozucu, sert kereste, sıkı çalışma, elyaf levhası, haşlanmış yumurta, sıkı çalışma, katı yumurta, reddeden kişi, sabit disk, sabit disk sürücüsü, sıkı pazarlık yapmak, sıkı bir pazarlığa girişmek, çelik gibi, sarsılmaz, ağır iş, angarya, tuğla ve harçtan yapılmış, kendini suçlamak, köle gibi çalışmak, eşek gibi çalışmak, işine bağlı olmak anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
dure kelimesinin anlamı
sertadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Placez l'escabeau sur une surface dure. |
zor, güç
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Cet examen était vraiment dur ! Sınav gerçekten de çok zordu. |
gayretle, gayretli bir şekilde(un peu familier) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Elle s'entraîne dur pour rester en forme. |
sert, haşinadjectif (bakış, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Elle lui lança un regard dur. |
sert(figuré) (kişi, mecazlı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La vieille dame montrait rarement la moindre émotion and les gens disaient qu'elle était dure. |
yüksek kontrastlıadjectif (fotoğraf) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Prends du papier dur pour imprimer la photo. |
duygusuz, hissizadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Lorsque je me suis mise à pleurer dans son bureau, il m'a lancé un regard dur et m'a demandé de partir. |
cimri, pinti, hasis
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il ne veut pas te prêter d'argent ? C'est plutôt dur. |
sertadjectif (eau) (su) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) On voit que l'eau est dure quand elle laisse des dépôts dans la douche. |
bayat(pain, gâteau) (ekmek, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
sertadjectif (Phonétique, Linguistique) (sessiz harf) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Tu devrais prononcer ce mot avec un "c" dur. |
sert erkeknom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il voudrait que tout le monde le voie comme un dur à cuire. |
sertadjectif (yatak, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ce lit a un matelas dur (or: ferme). |
sertadjectif (davranış, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il est trop dur (or: sévère) avec ses enfants. |
keskinadjectif (yüz hatları, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les traits de son visage étaient durs. |
pürüzsüznom masculin (textile) (kumaş, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ce tissu est fait de fibres dures (or: rêches). |
sert(alkollü içki, mecazlı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il ne boit que de l'alcool fort, jamais de la bière. |
sertadjectif (regard) (bakış) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le professeur a jeté un regard sévère (or: dur) à l'élève désobéissant. |
sert, soğuk(météo) (hava) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ce fut un hiver rude (or: rigoureux) mais ils survécurent. |
tuğla ve harçnom masculin (yapı malzemeleri) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Nous pouvons soit monter une barrière autour du jardin, soit construire un mur en dur. |
taş yürekli(kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
katı, sert
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La patiente a un bouton tout dur au coude. |
sertleşmişadjectif (mamelons) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le froid avait rendu les mamelons de Kevin durs et gênants. |
katılaşmış, katı hale gelmişadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le béton ne devient complètement dur qu'après trois jours. |
sert(trait) (yüz hatları) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Beaucoup de femmes trouvaient les traits durs de John attirants. |
sert(moralement) (tavır, mizaç) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Son caractère dur lui a coûté son dernier emploi. |
acıadjectif (mots) (söz) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Sa petite amie employa des mots très durs quand elle apprit ses projets. |
olsuninterjection (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Dur ! Tu vas devoir faire avec. |
sert adamnom masculin (rol) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) John joua le rôle du dur dans la pièce, donc il dut crier beaucoup. |
sert(objet : chaussures,...) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le steak était trop dur. Biftek çok sertti. |
duygusuz, hissiz, umursamazadjectif (personne) (kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Henry VIII était réputé pour être un tyran sans cœur. |
zor, güç(mecazlı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) C'était une période très dure dans la vie d'Andrew : sa femme venait de le quitter. // Je comprends que c'est difficile pour toi, mais tu vas t'en sortir. |
sert, sertleşmiş(personne) (duygusal olarak) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
sertadjectif (climat,...) (mevsim, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les hivers durs (or: rudes) dans le Maine en font un endroit où il est difficile d'habiter. |
zor, güçadjectif (difficile) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) J'ai vraiment passé des moments durs (or: pénibles) à la fac. |
sert, katıadjectif (davranış, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ma mère était très dure (or: stricte) avec moi quand je n'étais pas sage. |
sertadjectif (davranış, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il est extrêmement dur (or: sévère) avec ses enfants. |
duygusuzadjectif (personne) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) L'homme politique idéaliste est devenu insensible en vieillissant et a fini par devenir comme les autres. |
sertadjectif (mecazlı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
şehir eşkiyası(familier) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Une bande de durs (à cuire) traînent au coin de la rue. |
sert, kaba(hareket) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Son traitement brutal à l'égard des chevaux a enragé le public. |
tehditkâr, tehdit eden
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les montagnes sombres avaient l'air menaçantes au-dessus de nous. |
sert(choix) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) C'est un choix difficile que tu as à faire. |
kırıcı, incitici(söz, davranış) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ses commentaires blessants ont été largement rapportés dans les médias. |
takılmış
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Cette poignée de porte est raide ; il est difficile d'ouvrir la porte. |
zor şey(figuré, familier) (mecazlı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Évite de prendre économie avec le Professeur Smith ; son cours est une tannée ! Cette déclaration de revenus est une tannée. |
haşin, sert, acımasız, tersadjectif (personne) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Elle était trop sévère avec ses enfants. Elle aurait dû être plus aimante. Çocuklarına karşı çok sert davranıyor. Biraz daha yumuşak davranması lazım. |
acımasız, merhametsiz, zalimadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
inatçı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
devam etmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La réunion a duré jusqu'à dix-neuf heures, mais aucun accord n'a été trouvé. |
uzunluğunda olmakverbe transitif (durée) (süre) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ce film dure trois heures. |
sürmekverbe intransitif (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Le discours a duré une demi-heure. Konuşma yarım saat sürdü. |
devam etmek, sürmekverbe intransitif (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) La pluie a duré dix jours entiers. Yağmurlu hava, ara vermeksizin on gün boyunca devam etti. |
dayanmak(giysi, vb.) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Cette chemise va durer des années, elle est tellement bien faite. |
devam etmek, sürmek
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Le programme dure deux ans. |
sürüp gitmek, devam etmek, sürmek
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Si les rougeurs persistent plus d'une journée, consultez un médecin. |
etkin(se produire) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le festival cinématographique est présenté toute la semaine. |
devam etmek, sürmekverbe intransitif (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
sürmek, devam etmek, daimi olmak, uzun süre etkisini/kuvvetini sürdürmekverbe intransitif (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Malgré certaines divergences, l'amitié liant les deux femmes avait duré (or: perduré). |
hayatta kalmak, sağ kalmak, yaşamayı sürdürmekverbe intransitif (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) On pense que l'espèce en danger de disparition ne va pas durer (or: survivre) jusqu'à la fin du 21e siècle. Nesli tehlikede olan türlerin, 21. yüzyıl boyunca hayatta kalmaları beklenmemektedir. |
yetmek, dayanmakverbe intransitif (être suffisant) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Nos provisions devraient durer encore deux semaines. Depomuzdaki yiyecekler bize iki hafta dayanır. |
kullanım süresi(figuré) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
sert(birisine karşı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Mes parents étaient durs avec moi quand j'étais jeune. |
ağır işiten, güç işiten, işitme güçlüğü çeken
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
çok çalışmak(figuré) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Certains étudiants ont trouvé le travail facile, mais pas Nathan ; il a dû suer. |
daha sertadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Certains types de bois sont plus durs que d'autres. |
çok çalışan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Miguel travaillait dur sur son projet d'histoire. |
sağlamadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Je n'arrive pas à casser la glace, elle est dure comme de la pierre. |
sinir bozucu(familier) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les cinq derniers kilomètres ont été éprouvants pour les nerfs étant donné que nous traversions une zone d'embuscade. |
sert kerestenom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Tout notre bois de chauffage est du bois dur. |
sıkı çalışma(difficile) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Seul un dur labeur fera de ce projet une réussite. |
elyaf levhasınom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
haşlanmış yumurtanom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Les œufs durs sont fortement recommandés lors d'un régime. |
sıkı çalışma
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Nous voudrions vous féliciter pour votre travail acharné pour l'entreprise au cours de toutes ces années. |
katı yumurtanom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
reddeden kişi(bir şeyi) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
sabit disknom masculin (Informatique) (bilgisayar) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
sabit disk sürücüsünom masculin (Informatique) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La police a pu récupérer les informations du disque dur de l'escroc. |
sıkı pazarlık yapmak, sıkı bir pazarlığa girişmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
çelik gibi(couleur) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
sarsılmaz(personne) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
ağır iş, angarya
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La vie d'un mineur, c'est une vie de travail acharné. |
tuğla ve harçtan yapılmışadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les maisons d'ici sont en bois, mais dans les pays où le bois est cher, elles sont construites en dur. |
kendini suçlamak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) C'était une erreur bien involontaire alors ne sois pas trop dur avec toi-même. |
köle gibi çalışmak, eşek gibi çalışmak(mecazlı) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
işine bağlı olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
Fransızca öğrenelim
Artık dure'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.
dure ile ilgili kelimeler
Fransızca sözcükleri güncellendi
Fransızca hakkında bilginiz var mı
Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.