Fransızca içindeki voix ne anlama geliyor?
Fransızca'deki voix kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte voix'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
Fransızca içindeki voix kelimesi ses, seda, oy, ses, ses, şarkı sesi, ses, yüksek sesle, çığlık, megafon, tiz erkek sesi, sesi kısılmış, yavaşça, usulca, sözle, sözlü olarak, kabul oyu, bas, en kalın erkek sesi, alçak sesle, etken fiil, yüksek sesle konuşmak, yumuşak sözlü, yüksek sesle, bağırarak, uykulu bir şekilde, sallanarak, sesli, sesli olarak, duyulacak bir biçimde, hep bir ağızdan, hep birden, işitilecek mesafede, duyma mesafesinde, titreyerek, alçak ses, ağır konuşma, yavaş konuşma, monoton/aynı perdeden ses, öksürmek, alçalmak, sesli okumak, (güzel, vb.) sesli, titrek sesle konuşan, hafif, hep bir ağızdan, hep birden, fikrini açıklamak, yavaş konuşmak, ağır konuşmak, işitme mesafesi, duyma mesafesi, sesi titremek, boğuk sesle söylemek, ağır ağır söylemek, boğuk bir sesle, tiz bir sesle söylemek, hırlamak, soluk soluğa söylemek, soluk soluğa konuşmak, yumuşak ses, sessiz, yüksek sesle, boğuk bir sesle, oy sayısı, kısık sesle konuşmak, birleştirmek, bitiştirmek, gürlemek anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
voix kelimesinin anlamı
ses, seda
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Sa voix était bien claire. Gür ve güçlü bir sesi vardı. |
oynom féminin (élections) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Je vais donner ma voix au président sortant. Oyumu, görev başındaki başkandan yana kullanıyorum. |
sesnom féminin (konuşma yetisi) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Après avoir tant crié durant le match de basket, il perdit sa voix pendant deux jours. |
sesnom féminin (Grammaire) (dilbilimi) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Cette phrase est écrite à la voix passive (or: au passif). |
şarkı sesinom féminin (Musique) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Elle a l'une des meilleures voix du groupe. |
sesnom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Elle chantait en troisième voix. |
yüksek sesle
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Est-ce que tu dois passer cette musique horrible aussi fort ? |
çığlık
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Nous avons entendu des cris et des coups de feu venant de l'appartement. |
megafon
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
tiz erkek sesi
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
sesi kısılmış(personne : par maladie) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
yavaşça, usulca
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
sözle, sözlü olarak
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
kabul oyu
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La motion a recueilli 51 oui et 23 non. |
bas, en kalın erkek sesi(Musique : voix masculine) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Michael est ténor, mais Owen est basse. |
alçak sesle
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Il parlait bas (or: Il murmurait) afin que personne ne puisse l'entendre. |
etken fiil(Grammaire) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) "Le vase a été cassé par Jane" devient "Jane a cassé le vase" à l'actif (or: à la voix active). |
yüksek sesle konuşmak(personne) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Le prêtre tonitruait depuis la chaire. |
yumuşak sözlü
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
yüksek sesle, bağırarak
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Ana a lu l'histoire à voix haute pour ses camarades. |
uykulu bir şekilde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
sallanarak(écriture) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
sesli, sesli olarak, duyulacak bir biçimdelocution adverbiale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Mince alors, est-ce que j'ai dit ça à haute voix ? Je voulais que ça reste dans ma tête. |
hep bir ağızdan, hep birdenlocution adverbiale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Quand on nous a demandé de voter en faveur de la révolution, nous avons accepté d'une seule et même voix. |
işitilecek mesafede, duyma mesafesindeadverbe (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) On ferait mieux de ne pas parler de lui pendant qu'il est à portée de voix. |
titreyerek
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
alçak ses
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Les deux hommes parlaient à voix basse pour que personne ne les entende. |
ağır konuşma, yavaş konuşmanom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) De nombreuses personnes du Sud du pays parlent avec une voix traînante. |
monoton/aynı perdeden ses
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
öksürmekverbe pronominal (konuşmadan önce) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le majordome s'éclaircit la voix respectueusement. |
alçalmaklocution verbale (changement de sujet) (ses) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) John a baissé la voix en racontant l'histoire qui fait peur. |
sesli okumak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Lis la note à haute voix, pour que tout le monde sache ! |
(güzel, vb.) seslilocution adjectivale (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) L'acteur à la voix profonde est idéal pour jouer ce rôle dans la pièce. |
titrek sesle konuşanlocution adjectivale (personne) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
hafif
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Oscar a une voix douce (or: Oscar parle doucement). J'écoutais le doux murmure du ruisseau en fond. |
hep bir ağızdan, hep birdenlocution adverbiale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) La foule a crié « Vive le roi ! » d'une seule voix. |
fikrini açıklamak(figuré) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
yavaş konuşmak, ağır konuşmaklocution verbale (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Mon grand-père vient de la campagne et parle d'une voix traînante. |
işitme mesafesi, duyma mesafesilocution adverbiale (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Jim était à portée de voix quand il a insulté son patron en parlant à un collègue et il s'est fait virer. |
sesi titremeklocution verbale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
boğuk sesle söylemekverbe transitif (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) « Je ne comprends pas », a dit la femme d'une voix rauque. |
ağır ağır söylemeklocution verbale (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) « On ne voit pas beaucoup de gens de la ville par ici », a dit le vieil homme d'une voix traînante. |
boğuk bir seslelocution adverbiale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) « Mon père me manque tellement », dit Mark d'une voix rauque. |
tiz bir sesle söylemekverbe intransitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) "Je te déteste !", cria-t-elle d'une voix perçante. |
hırlamak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Jack voyait qu'il n'avait pas le choix. « D'accord, » lanca-t-il d'une voix rageuse. « Je le ferai. » |
soluk soluğa söylemeklocution verbale (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) « Attention », dit Hélène en haletant. « Il nous rattrape ». |
soluk soluğa konuşmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Affaiblie par la maladie, Sarah parvint néanmoins à dire d'une voix haletante ses dernières volontés à son fils. |
yumuşak sesnom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
sessizlocution adjectivale (figuré) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le but de Sara est d'aider les victimes sans voix à obtenir justice. |
yüksek seslelocution adverbiale (lire) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Veuillez lire le texte à haute voix devant la classe, s'il vous plaît. |
boğuk bir seslelocution adverbiale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
oy sayısı
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le taux de participation au scrutin est moins élevé que l'année dernière. |
kısık sesle konuşmaklocution verbale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Monica a perdu sa voix et parlé d'une voix rauque (or: éraillée) pendant des jours. |
birleştirmek, bitiştirmek(pour recevoir [qch]) (el, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il mit ses mains en coupe pour boire l'eau de la fontaine. |
gürlemeklocution verbale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) « Où vas-tu, » a lancé le père de Jemima d'une voix tonitruante (or: tonnante), alors qu'elle tentait de sortir en douce. |
Fransızca öğrenelim
Artık voix'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.
voix ile ilgili kelimeler
Fransızca sözcükleri güncellendi
Fransızca hakkında bilginiz var mı
Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.