Fransızca içindeki en ne anlama geliyor?
Fransızca'deki en kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte en'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
Fransızca içindeki en kelimesi -da, -de, -dır, -dir, dur, -dür, ile, -le, dilinde, halinde, var olmak, -a, -e, sayesinde, perdesinde, -ken, -e doğru, -de, -da, -lamasına, -lemesine, -den yapılmış, -den, -dan, -den, -dan, olarak, içinde, da, -lendirmek, -landırmak, etrafını, çeşitli yerlerine, -e, -a, alanına, şekline, biçimine, -de, -da, içinde, -latmak, -letmek, ile ilgili, hakkında, şimdiki, şu anki, ilave, ek, munzam, ek, ilave, hızlı, süratli, çabuk, tez, kanlı, kana bulanmış, doğranmış, kesilmiş, yaşayan, var olan, (tenis kortu, yüzme havuzu, vb.) kapalı, şiddetle devam eden, kasıp kavuran, kırıp geçiren, paylaşılan, paylaşılmış, bölüşülmüş, görevdeki, görevli, kenar, kenardaki, düzensiz, karışık, karmakarışık, azalmış, az kalmış, tükenmeye yüz tutmuş, püre yapılmış, ezilmiş, eğri, kavisli, harap/çürümeye terk edilmiş, gecikmiş, geç kalmış, yıkık dökük, harap, viran, olaylı, hadiseli, olaylarla dolu, resimli, (alkol, vb.) kuvvetlendirilmiş, güçlendirilmiş, birbiriyle ilgili/alâkalı, birbiriyle ilişkili, sarhoş, alkollü, içkili, sonucu olan, haşlanmış, haşlama, dağınık, karmakarışık, uyarıcı, siyah-beyaz, çok, çıkıntılı, çok zayıf, koro, konik, yakışıklı, gelen, sarkan, çok ısınmış, harap, kuşkulu, şüpheli, senkronize edilmiş, senkronik, biraz hasta, kırık, kırılmış, cepten harcanan, hareketli, tehlikede olan, çivi şeklinde, çapraz çizgili, de, da, şu ara, şu an, süratle, hızla, çabucak, düz bir şekilde, normalde, genelde, genellikle, ara sıra, bazen, zaman zaman, arada sırada, etraflıca, ayrıntılı olarak, ayrıntılı bir biçimde, herkesin içinde, bilmeden, bilmeyerek, aynı zamanda, belirli/düzenli aralıklarla, belirli zamanlarda, periyodik olarak, son olarak, aynı anda, eşzamanlı olarak, kısmen, ne hususta, ne şekilde, konuşmadan, sessizce, teoride, dıştan, içten içe, bilerek, muallakta, şu anda, şu an, şimdi anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
en kelimesinin anlamı
-da, -depréposition (temps) (zaman) Je partirai en mars. Mart'ta buradan ayrılacağım. |
-dır, -dir, dur, -dürpréposition (zaman) |
ile, -lepréposition (moyen) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Devrions-nous y aller en voiture ou en taxi ? Oraya arabayla mı gidelim yoksa taksiyle mi? |
dilindepréposition (langue) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Elle m'a parlé en espagnol. |
halindepréposition (état) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) L'assiette était par terre, en morceaux. Tabak, parçalar halinde yerde duruyordu. |
var olmakpréposition (bir işte) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) J'en suis ! |
-a, -epréposition (état) Il s'était brisé en mille morceaux. |
sayesindepréposition (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) En finissant ces devoirs à l'avance, elle a pu rejoindre ses amis. |
perdesindepréposition (Musique) (müzik) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Si tu le joues en fa, je pourrai le chanter. |
-ken(fiilden sonra) En préparant vos cours, vous devez conserver une approche pédagogique. |
-e doğru
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Il marcha vers la maison. Eve doğru yürüdü. |
-de, -da(yer) J'habite (dans) une petite ville en France, mais ma famille habite à Londres. Je t'emmènerai dans mon magasin préféré dans le centre-ville. |
-lamasına, -lemesinepréposition (zarf üreten ek) Par exemple : en longueur. Örnek: Uzunlamasına |
-den yapılmış
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ces armoires sont en chêne tandis que celles-ci sont en pin. |
-den, -dan(matière) Le bol est en plastique. Bu kase plastikten yapılmıştır. |
-den, -danpréposition (matériau) (bir şeyden yapılmış) Tous les meubles sont faits en pin. |
olarakpréposition (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Steve, Julie et moi travaillons bien en équipe. |
içindepréposition (situation) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) La maison est en feu. Ev alevler içinde. |
dapréposition (halinde anlamında) Par exemple : en feu, endormi Örneğin: uykuda |
-lendirmek, -landırmak(durum) Par exemple : enrichir, enterrer. Örnek: Zenginleştirmek. |
etrafını
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Par exemple : encercler, envelopper. Örnek: Etrafını kuşatmak, etrafını sarmak. |
çeşitli yerlerinepréposition (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Nous devrions aller en ville et coller des affiches. |
-e, -apréposition (cause) (bir şey nedeniyle) Il souriait en pensant qu'il reverrait sa copine qui habitait loin dans seulement quelques jours. |
alanınapréposition (görüş, vb.) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) La voiture arrive en vue à présent. |
şekline, biçiminepréposition (en état de) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) La maison est tombée en ruines. |
-de, -dapréposition (yolculukta, vb.) Leah est en voyage d'affaires à Londres. |
içinde(expression du temps) (zaman) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Ma commande est arrivée par la poste en une semaine. |
-latmak, -letmekpréfix Par exemple : enflammer, irradier, illuminer |
ile ilgili, hakkında
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Quant à (or: En ce qui concerne) votre point précédent, je pense que nous sommes d'accord. |
şimdiki, şu anki
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Quelle est la température actuelle ? Şu anki hava sıcaklığı ne kadar, biliyor musun? |
ilave, ek, munzam
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il y avait une taxe supplémentaire sur la facture. ⓘCette phrase n'est pas une traduction de la phrase originale. İnternet sitemizde ilave bilgiler bulabilirsiniz. |
ek, ilave(travail, heure,...) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Elle a été payée en plus parce qu'elle a fait des heures supplémentaires. |
hızlı, süratli, çabuk, tez
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le vendeur a répondu rapidement à ses questions. Satıcı, tüm sorularına hızlı (or: tez) yanıt verdi. |
kanlı, kana bulanmış
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
doğranmış, kesilmiş(nourriture) (yiyecek) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Faites roussir plusieurs oignons émincés dans un poêlon. |
yaşayan, var olan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le projet vise à faire l'inventaire de toutes les espèces de plantes existantes dans ces forêts. |
(tenis kortu, yüzme havuzu, vb.) kapalı(chaussures, scène de théâtre ou de cinéma, photographie) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Certaines consoles de jeu permettent désormais de pratiquer certains sports d'intérieur dans son propre salon. |
şiddetle devam eden, kasıp kavuran, kırıp geçiren
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le vent déchaîné a presque fait perdre pied à Nathan. |
paylaşılan, paylaşılmış, bölüşülmüş
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La voiture est la propriété partagée de Glenn et Dan. |
görevdeki, görevli(d'un poste) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
kenar, kenardaki
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le logement est considérablement moins cher dans les quartiers périphériques. |
düzensiz, karışık, karmakarışık
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il régnait une atmosphère chaotique après le tremblement de terre. |
azalmış, az kalmış, tükenmeye yüz tutmuş(stocks, réserves) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les stocks d'eau potable sont très bas. |
püre yapılmış, ezilmiş(yiyecek) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) J'ai préparé mes pommes de terre écrasées avec du lait et du beurre. |
eğri, kavisli
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) L'écran de cette télévision est incurvé pour permettre une vision panoramique. |
harap/çürümeye terk edilmiş(bina) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) L'entreprise de Jamie rénove des bâtiments délabrés. |
gecikmiş, geç kalmış(personne) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les étudiants retardataires ne pourront pas passer l'examen. |
yıkık dökük, harap, viran
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Patty en avait marre d'être fauchée et de vivre dans une maison délabrée. |
olaylı, hadiseli, olaylarla dolu(agité) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La vie de Francine a été mouvementée ces derniers temps : elle a eu une promotion au travail et elle s'est fiancée la même semaine ! |
resimli
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
(alkol, vb.) kuvvetlendirilmiş, güçlendirilmiş(vin : avec plus d'alcool) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
birbiriyle ilgili/alâkalı, birbiriyle ilişkili
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les domaines de la sociologie, anthropologie et psychologie ont des aspects liés. |
sarhoş, alkollü, içkili
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
sonucu olan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
haşlanmış, haşlama
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
dağınık, karmakarışık
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
uyarıcı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le conte de fées est en fait un avertissement (or: une mise en garde) pour prévenir les enfants du danger de parler aux inconnus. |
siyah-beyaz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
çok
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
çıkıntılı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
çok zayıf
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
koro
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
konik
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
yakışıklı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
gelen(uçak, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
sarkan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
çok ısınmış(lieu surtout) (motor, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
harap
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le jeune couple a acheté une maison délabrée, avec l'intention de la rénover. |
kuşkulu, şüpheli(futur) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
senkronize edilmiş, senkronik
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le son et la vidéo sont synchronisés quand on joue le fichier mp4. |
biraz hasta(familier) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Je pense qu'elle a attrapé la grippe : elle a l'air patraque. |
kırık, kırılmış
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
cepten harcanan(argent) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
hareketli(familier) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Après avoir braqué la banque, il n'a pas arrêté de bouger pour fuir les autorités. |
tehlikede olan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
çivi şeklinde
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
çapraz çizgili
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
de, da
Si tu m'écris je t'écrirai aussi. Sen bana kötü davranırsan aynı şekilde ben de sana kötü davranırım. |
şu ara, şu an
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) C'est maintenant ou jamais ! ⓘCette phrase n'est pas une traduction de la phrase originale. Suat, şu an bir iş sahibi değildir. |
süratle, hızla, çabucak
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
düz bir şekilde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
normalde, genelde, genellikle
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
ara sıra, bazen, zaman zaman, arada sırada
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
etraflıca, ayrıntılı olarak, ayrıntılı bir biçimde(examiner) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Patricia a vérifié minutieusement tous les détails. |
herkesin içinde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Poursuivre leur dispute publiquement était de très mauvais goût. |
bilmeden, bilmeyerek
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Inconsciemment, elle faisait tourner sa bague de mariée autour de son doigt en parlant. |
aynı zamanda
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Elle fait une émission spéciale à la télévision et apparaît dans une pièce simultanément. |
belirli/düzenli aralıklarla, belirli zamanlarda, periyodik olarak
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Nous nous rendons en ville périodiquement pour nous approvisionner. |
son olarak
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Enfin, assurez-vous de ne pas avoir oublié vos affaires. |
aynı anda, eşzamanlı olarak
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Je ne peux pas téléphoner et cuisiner simultanément. |
kısmen
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) La vue est partiellement bouchée par un gratte-ciel. |
ne hususta, ne şekilde(eskil, edebi) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
konuşmadan, sessizce
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Les étudiants étaient silencieusement assis dans la salle de classe. |
teoride
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) C'est théoriquement possible, mais nous devons mener des expériences pour nous assurer que cela se produira. |
dıştan
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
içten içe
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Secrètement (or: Intérieurement), Tony détestait son invité. |
bilerek
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
muallakta
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Son futur est incertain. |
şu anda, şu an
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Actuellement, il y a six étudiants inscrits au cours de phonétique. |
şimdi
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Ce modèle de voiture n'est pas disponible actuellement. |
Fransızca öğrenelim
Artık en'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.
en ile ilgili kelimeler
Fransızca sözcükleri güncellendi
Fransızca hakkında bilginiz var mı
Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.