Fransızca içindeki douce ne anlama geliyor?

Fransızca'deki douce kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte douce'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

Fransızca içindeki douce kelimesi tatlı (su), sevecen, müşfik, şefkatli, ılıman, çekingen, utangaç, hoş, güzel, sessiz, tatlı, yumuşak, yumuşak, narin, (yiyecek, vb.) hafif, melodik, hafif (meyil, yokuş), ezik, silik, yumuşak, tatlı, hoş, tatlı, hafif, (iklim) ılıman, yumuşatılmış (renk), tatlı, hoş, (kişi) yumuşak başlı, uysal, mülayim, ılımlı, alçak, hafif, hafif, kısık, ılık, ılıman, yumuşak, yumuşak, yumuşak, sakin, yumuşak, pürüzsüz, ılık, uçuk, yumuşak, kademeli, yumuşak (huylu), kibar, nazik, tatlı, ılık, yaz gibi, sakin, yumuşak tüylü, hafif, yumuşak, hafif, basit, kolay, hafif, ılık, ipek gibi, durgun, gizlice çıkıp gitmek, hem acı hem tatlı (lezzet), daha yumuşak, tatlı su (balığı, vb.), tatlı suda yaşayan, gizlice, sinsice, canım, keyif amaçlı uyuşturucu, küçük su kaplumbağası, tatlı su, tatlısu, tatlı patates, sert davranma, (işi, vb.) ağırdan almak/kendini yormamak, gizlice girmek/içeri süzülmek, acı ve tatlı/karışık (duygular), tatlı su (gölü), tembel kimse, tatlı patates, gizlice içeri sokmak, gizlice çıkarmak, boşlamak, gizlice sokmak, gizlice sokmak, (birşeyi) yasalara/kurallara aykırı olarak çıkarmak, (birşeyi) gizlice yapmak anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

douce kelimesinin anlamı

tatlı (su)

adjectif (eau)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Cet aquarium est rempli d'eau douce, et non d'eau salée.
Bu akvaryumda tuzlu su değil tatlı su var.

sevecen, müşfik, şefkatli

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
La tendre épouse de Peter l'a réconforté lorsqu'il a perdu son emploi.

ılıman

(hava)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)

çekingen, utangaç

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)

hoş, güzel

adjectif

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
C'était une douce soirée d'été, nous nous sommes donc assis dans le patio.

sessiz

(voix)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
L'intervenant réservé parlait d'un voix douce (or: à voix basse).

tatlı

(ses)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)

yumuşak

adjectif (textile)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
J'aime la soie parce que c'est doux.

yumuşak, narin

(surface, tissu, lèvres, cheveux,...) (sert olmayan yüzey)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Ce tissu est si doux et lisse.
Bu kumaş çok yumuşak ve pürüzsüz görünüyor.

(yiyecek, vb.) hafif

adjectif (nourriture)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Les piments étaient assez doux mais Sarah ne les aimait pas quand même.

melodik

adjectif (musique, son)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Le groupe de jazz a joué un morceau doux.

hafif (meyil, yokuş)

adjectif (pente)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Essayez les pentes douces si vous portez de nouvelles bottes.

ezik, silik

(kişi)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
La réceptionniste timide avait peur de dire ce qu'elle pensait.

yumuşak

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Mary caressa la douce fourrure du chat.

tatlı, hoş

adjectif (voix) (ses)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)

tatlı

adjectif

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Le doux sourire de Catherine a mis tout le monde dans sa poche.

hafif

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Oscar a une voix douce (or: Oscar parle doucement). J'écoutais le doux murmure du ruisseau en fond.

(iklim) ılıman

(temps, climat)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Le climat est généralement doux au printemps.

yumuşatılmış (renk)

(couleur)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)

tatlı, hoş

(son) (melodi, vb.)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
L'orchestre a joué une douce mélodie.

(kişi) yumuşak başlı, uysal, mülayim, ılımlı

adjectif

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Tim était une personne très douce avec qui il était facile de s'entendre.

alçak

adjectif (son, musique) (ses)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Le restaurant jouait de la musique douce.

hafif

adjectif (drogue) (alışkanlık yapmayan uyuşturucu)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
La marijuana est considérée comme une drogue douce.

hafif, kısık

adjectif (feu) (ateş)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Cuis les légumes à feu doux.

ılık, ılıman

(climat) (hava, iklim)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Le doux climat de la Californie attire beaucoup de monde.

yumuşak

adjectif (eau) (su)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
La ville était chanceuse d'être naturellement approvisionnée en eau douce.

yumuşak

adjectif (Phonétique : c, g) (dilbilimi)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Le "c" doux en anglais est prononcé comme un "s"

yumuşak

adjectif (Phonétique : voyelle) (sesli harf)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Certaines voyelles sont douces et d'autres sont dures.

sakin

adjectif

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Le batteur fit une frappe douce.

yumuşak

adjectif (Phonétique : p,t, f,...) (sessiz harf)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Tous les vers du poème finissent par des sons consonantiques doux.

pürüzsüz

adjectif

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Le galet semblait frais et doux au toucher d'Anton.

ılık

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Le temps était doux et n'a pas gâché le voyage.

uçuk

(couleur) (renk)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
La chambre était décorée dans des couleurs douces.

yumuşak

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
La douce voix de Zak a calmé le chien effrayé.

kademeli

adjectif (pente)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Au fond du jardin, une pente douce mène au champ.

yumuşak (huylu), kibar, nazik, tatlı

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Fred était quelqu'un de gentil apprécié de tous.

ılık, yaz gibi

(hava)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)

sakin

(kişi)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Mon père était un homme d'humeur égale qui n'élevait jamais la voix.

yumuşak tüylü

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Cette grosse couverture duveteuse rose était la préférée de mon chien.

hafif

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Le léger courant du ruisseau a causé la formation de galets.

yumuşak

(atmosphère) (tavır, huy)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Le restaurant offrait une atmosphère détendue et calme, ce qui facilitait la conversation.

hafif, basit, kolay

(exercice,... : facile)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Faites quelques exercices légers - rien de trop éprouvant.
Kolay bir egzersiz yap, çok zor olanlarını yapma.

hafif

(geste)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Elle donna au bébé un bisou léger sur la joue.

ılık

adjectif (temps) (hava)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)

ipek gibi

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)

durgun

adjectif (vent) (hava, vb.)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Le vent est calme (or: doux).

gizlice çıkıp gitmek

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

hem acı hem tatlı (lezzet)

(goût)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
La cuisine chinoise a souvent recours à des saveurs aigres-douces.

daha yumuşak

adjectif

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Ce tissu est plus doux au toucher que le coton.

tatlı su (balığı, vb.), tatlı suda yaşayan

locution adjectivale (animal : non marin)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Le lac abrite de nombreuses espèces de poissons d'eau douce.

gizlice, sinsice

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)

canım

(familier)

(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.)

keyif amaçlı uyuşturucu

nom féminin

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Le recours aux drogues douces chez les adolescents pose moins de problèmes ici que dans d'autres régions.

küçük su kaplumbağası

nom féminin

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

tatlı su, tatlısu

nom féminin

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Je ne me baigne que dans l'eau douce.

tatlı patates

nom féminin

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
La tarte aux patates douces est un plat très courant dans le sud des États-Unis.

sert davranma

(birisinin iyiliği için ona)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

(işi, vb.) ağırdan almak/kendini yormamak

locution verbale (familier)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Bruce adore se la couler douce quand il est à sa cabane au bord du lac. La retraite est le bon moment pour se la couler douce.

gizlice girmek/içeri süzülmek

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Les adolescents n'avaient pas le droit d'entrer dans le bar, mais ils sont quand même entrés en douce.

acı ve tatlı/karışık (duygular)

(figuré) (mecazlı)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
La fin de cette affaire a été douce-amère.

tatlı su (gölü)

locution adjectivale (étendue d'eau : non salée)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Le lac est proche de l'océan, mais c'est tout de même une étendue d'eau douce.

tembel kimse

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Henry est le fainéant de l'équipe et laisse les autres faire le travail le plus dur.

tatlı patates

nom féminin

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
La patate douce cuite constitue une excellente source de vitamine C.

gizlice içeri sokmak

(familier)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Il cacha la lime dans un gâteau d'anniversaire pour la faire passer en douce dans la cellule du prisonnier.

gizlice çıkarmak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)

boşlamak

locution verbale (işi, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Elle se la coule douce depuis le début de l'année et ne s'attend pas à réussir ses examens.

gizlice sokmak

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Janice était à l'hôpital et les médecins lui avaient imposé un régime strict, donc elle a demandé à son mari de lui faire entrer du chocolat clandestinement.

gizlice sokmak

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Le visiteur a fait entrer une lame de scie à métaux clandestinement dans la prison pour que le prisonnier puisse s'échapper.

(birşeyi) yasalara/kurallara aykırı olarak çıkarmak

(mecazlı)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)

(birşeyi) gizlice yapmak

adverbe

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Jean a traversé la scène discrètement, sans que personne ne la voie.

Fransızca öğrenelim

Artık douce'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.

douce ile ilgili kelimeler

Fransızca hakkında bilginiz var mı

Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.