Fransızca içindeki placé ne anlama geliyor?

Fransızca'deki placé kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte placé'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

Fransızca içindeki placé kelimesi yer, mevki, konum, yer, meydan, yer, boşluk, boş alan, boş yer, yer, park yeri, yer(ine), yer, işlev, yer, sıra, yer, iş, sokak, ikinci, randevu, kontenjan, boş yer, boş koltuk, bilet, giriş bileti, bilet, boş yer, boşluk, meydan, boş yer, yer, mekân, tam yerinde, yerli yerinde, köy meydanı, yer, konum, yolların kesiştiği yer/meydan, yer, değerli yer, meydan, halka açık meydan, yerleştirmek, işe almak, atmak, yerleştirmek, koymak, yerleştirmek, yerleştirmek, yerleştirmek, işaretlemek, göstermek, topu düşürmek, yerleştirmek, isabet ettirmek, eğitim programına yerleştirmek, koymak, yatacak yer vermek, yatırmak, yatırım yapmak, alüvyon, yerleştirmek, gelmek, bitirmek, tamamlamak, bahis oynamak, çıkarmak, hareketli, yerine, kale, hisar, kale, hisar, şehir meydanı, rahat durmamak/oturmamak, durmadan kıpırdanmak, önem, ehemmiyet, sıcak nokta, beşinci, hazırlıksız, geride kalmış, on birinci sırada, kısacık/dar, yabancı, belirgin bir şekilde, dikkat çekici bir şekilde, yerine, -in yerine, yerine, yerine, iş yerinde, yerine, olay yerinde, olay mahallinde, -in yerine, hazırlık, hazırlanma, ayak koyma yeri, (uçak, otobüs, vb.) koridor koltuğu, sürücü koltuğu, evlatlık oğul, ayakta duracak yer, ilk sıra, evlatlık çocuk, park yeri, tek kişilik yatak, park yeri, düzenleme, yüksek mevkideki kimse, yeri olmak anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

placé kelimesinin anlamı

yer, mevki, konum

nom féminin (position)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Elle a perdu sa place dans la file.
Sıradaki yerini kaybetti.

yer

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Parce qu'il était haut et large, le conteneur disposait de pas mal de place pour y stocker des choses.

meydan

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Les touristes aimaient cette place parce qu'il y avait autour des cafés et de jolis immeubles.
Kafeler ve etrafını çevreleyen binalar sayesinde şehir meydanı turistler arasında popüler bir yer oldu.

yer

nom féminin (spectacle,...)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Est-ce qu'il reste des places pour le concert de ce soir ?
Bu geceki konserde boş yer var mı acaba?

boşluk, boş alan, boş yer

nom féminin

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
J'ai trouvé une place sur le plan de travail pour couper les carottes.
Tezgâhın üzerinde havuçları kesmek için boş bir yer buldum.

yer, park yeri

nom féminin (de parking)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Arrête-toi ! Il y a une place de parking sur la droite.
ⓘCette phrase n'est pas une traduction de la phrase originale. Dur! Sağda arabayı bırakabileceğimiz bir park yeri var.

yer(ine)

nom féminin

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Il a envoyé un délégué pour assister à la cérémonie à sa place.
Onun yerine törene katılmak üzere bir delege tayin etti.

yer

nom féminin

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Il y a toujours de la place pour toi dans cette maison.

işlev

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Les gens n'arrivent pas à se mettre d'accord sur la place de la science dans la théologie.

yer

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

sıra

nom féminin (compétition)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Elle a remporté la deuxième place du concours.

yer

nom féminin (attribuée)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Tous les enfants étaient à leur place.

(emploi : populaire)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Je cherche une place de mécanicien.

sokak

nom féminin (lieu en ville)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Ils habitent place des Vosges.

ikinci

adjectif (Course hippique) (at yarışı)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Il a misé Voltige placé.

randevu

nom féminin (dans le temps)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Nous avons une place pour vous à trois heures. Cela vous convient-il ?

kontenjan

nom féminin (dans un cours,...)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Vous ne pouvez pas participer à ce cours parce qu'il n'y a plus de places.

boş yer, boş koltuk

nom féminin (dans les transports) (otobüs, vb.)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Il trouva une place où s'asseoir au fond du bus.

bilet, giriş bileti

nom féminin (billet d'entrée)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
As-tu des places pour le match des Broncos ?

bilet

(spectacle)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
J'ai acheté deux billets pour l'opéra.
Opera için iki bilet aldım.

boş yer, boşluk

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Il y a encore de la place dans ce cours si vous voulez vous y inscrire.

meydan

nom féminin

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Les adolescents se sont rassemblés sur la place parce qu'ils étaient trop jeunes pour aller au bar.

boş yer

nom féminin

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Tout va rentrer dans ma valise : il y a de la place.

yer, mekân

nom féminin (espace)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Tu ne peux pas acheter ce canapé. On n'a pas assez de place.
O kanepeyi alamazsın. Evde onu koyacak yerimiz yok.

tam yerinde, yerli yerinde

nom féminin

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
L'échelle est en place pour être utilisée.
Merdiven tam kullanılacağı yerde duruyor.

köy meydanı

nom féminin

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Il y a une fête sur la place du village aujourd'hui.

yer, konum

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

yolların kesiştiği yer/meydan

nom féminin

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Est-ce que ce bus s'arrête à Oxford Circus ?

yer

nom féminin

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Linda espère que l'entraîneur lui donnera une place dans l'équipe. // Je pense que nous aurons peut-être une place pour vous dans notre cabinet.

değerli yer

(mecazlı)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

meydan, halka açık meydan

(italien) (İtalya)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

yerleştirmek

verbe transitif (un enfant : foyer, adoption) (aile yanına, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
L'enfant a été placé dans une famille d'une autre ville.

işe almak

verbe transitif (emploi)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
L'agence pour l'emploi l'a placé presque immédiatement.

atmak

verbe transitif (Sports)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Il a placé la balle dans l'angle supérieur droit du filet.

yerleştirmek

verbe transitif

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Hal plaça l'arme dans son coffret.

koymak, yerleştirmek

verbe transitif

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Il a placé le livre sur l'étagère.
Kitabı rafa koydu (or: yerleştirdi).

yerleştirmek

verbe transitif (dans une école, institution) (okula, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Ils l'ont placée dans l'une des plus prestigieuses écoles du pays.

yerleştirmek

verbe transitif

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Un anachronisme est quelque chose situé à une période à laquelle il n'appartient pas.

işaretlemek, göstermek

verbe transitif (sur un graphique)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Bonnie plaça les points sur un graphique.

topu düşürmek

verbe transitif (Sports) (buz hokeyi)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
L'arbitre plaça la balle entre les deux adversaires.

yerleştirmek

verbe transitif (un enfant,...) (aile yanına, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Les travailleurs sociaux ont placé l'enfant dans une famille d'accueil.

isabet ettirmek

verbe transitif

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Lonnie a placé une balle au cœur de la cible.

eğitim programına yerleştirmek

verbe transitif (Éducation)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Il a été placé dans le programme d'apprentissage accéléré.

koymak

verbe transitif (Sports)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
L'arbitre a placé le ballon trop près du but pour le penalty.

yatacak yer vermek

verbe transitif (dans une chambre) (gemide, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Les jeunes voyageurs avaient été placés dans la dernière voiture passagers.

yatırmak, yatırım yapmak

(para)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Ça lui semblait être une bonne affaire, alors Ben a investi toutes ses économies.

alüvyon

nom masculin (Géologie)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

yerleştirmek

verbe transitif

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
L'antenne de téléphonie mobile avait été placée (or: avait été positionnée) près de l'école, d'où la colère des parents.

gelmek

(Course hippique) (ikinci, üçüncü, vb.)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Mon cheval est arrivé placé et j'ai gagné deux cents dollars.

bitirmek, tamamlamak

(Course hippique) (yarışı)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Ton cheval est arrivé placé combien ?

bahis oynamak

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Il ne vous reste plus qu'une minute pour parier.

çıkarmak

verbe transitif (une personne) (kim/ne olduğunu)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Mais si ! Jean-Claude Boudinou, Courchevel 2003 ! Tu me resitues ?

hareketli

(familier)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Après avoir braqué la banque, il n'a pas arrêté de bouger pour fuir les autorités.

yerine

(tercih)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
Tu m'as proposé du vin et du soda, mais je prendrai plutôt de l'eau.

kale, hisar

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Un vieux fort en bois se tenait près de la rivière.

kale, hisar

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Le roi était certain que ses chevaliers pouvaient défendre le bastion indéfiniment.

şehir meydanı

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

rahat durmamak/oturmamak, durmadan kıpırdanmak

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Poppy a gigoté sur son siège pendant le long film.

önem, ehemmiyet

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Son importance auprès de ses collègues est largement reconnue.

sıcak nokta

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
J'ai toujours un faible pour ma copine de lycée.

beşinci

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
Tim est arrivé cinquième à la finale nationale.

hazırlıksız

(sanction,...)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)

geride kalmış

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
En observant le jardin, on peut voir le bouleau enfoncé contre la barrière.

on birinci sırada

(position)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)

kısacık/dar

(tenue : fin, pas chaud) (giysi)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Je n'aurais pas dû prendre ce haut léger pour aller faire du patin à glace.

yabancı

locution adverbiale

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
En tant que seuls Européens présents, nous ne nous sentions pas à notre place.

belirgin bir şekilde, dikkat çekici bir şekilde

locution adverbiale

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)

yerine

adverbe

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
Le voleur remit le bracelet à sa place.

-in yerine

locution adverbiale

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
Vous pouvez utiliser des tomates en boîte au lieu des fraîches dans cette recette.

yerine

locution adverbiale

À ta place, je serais aussi perdu.

yerine

locution adverbiale

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
L'artiste a mis tout son matériel en place et a commencé une nouvelle peinture.

iş yerinde

locution adverbiale

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
Le cabinet de mon médecin a un laboratoire de radiologie sur place.

yerine

locution adverbiale

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
Si tu travailles pendant un jour férié, tu peux choisir d'être payé le double ou de prendre deux jours de congé à la place.

olay yerinde, olay mahallinde

locution adverbiale

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
Nous avons des journalistes sur le terrain (or: sur place) qui couvrent en direct les évènements.

-in yerine

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
Le vice-président assistera au sommet à la place du président.

hazırlık, hazırlanma

nom féminin (mecazlı)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
La mise en place du dîner d'anniversaire d'Helen était parfaite.

ayak koyma yeri

(araç)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

(uçak, otobüs, vb.) koridor koltuğu

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Une place côté couloir permet généralement aux passagers d'étendre leurs jambes davantage.

sürücü koltuğu

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Le moniteur d'auto-école s'est assis dans le siège passager et l'élève, dans le siège du conducteur.

evlatlık oğul

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Le garçon que Sally a en placement chez elle s'appelle Nathan.

ayakta duracak yer

nom féminin

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
La boîte était tellement bondée qu'il n'y avait même pas de place debout.

ilk sıra

nom féminin (yarışma, vb.)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
J'ai réussi à obtenir la première place dans la dernière course malgré un mauvais départ.

evlatlık çocuk

(koruyucu aile tarafından bakılan)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

park yeri

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Ce n'est pas facile de trouver une place de parking dans une ville aussi dense.

tek kişilik yatak

nom masculin

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

park yeri

nom féminin

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
C'est difficile de trouver une place de parking le week-end.

düzenleme

nom féminin

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

yüksek mevkideki kimse

locution adjectivale (hiérarchie)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

yeri olmak

locution verbale

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
La viande a sa place dans une alimentation saine, mais réduire la quantité consommée a des bénéfices supplémentaires.

Fransızca öğrenelim

Artık placé'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.

placé ile ilgili kelimeler

Fransızca hakkında bilginiz var mı

Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.