İtalyan içindeki tutto ne anlama geliyor?
İtalyan'deki tutto kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte tutto'ün İtalyan'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İtalyan içindeki tutto kelimesi hepsi, her şey, tümü, önemli tek şey, her şey, hepsini, tümünü, her şey, hepsi, bütün, tüm, bütün, tüm, tüm, bütün, boyunca, her şey, tamamen, bütünüyle, tümüyle, tamamiyle, bütün, tüm, tümü, hepsi, tam, bütün, bütün, herhangi bir, herhangi bir, boyunca, boyu, hepsi, tümü, çapında, bütünü ile, bütünüyle, en iyi çaba, toplam, birden, aniden, birdenbire, hiç, hiç de, tepeden tırnağa, yıkılmış, yine de, gene de, her şeye rağmen, tamamen, öncelikle, memnun, o kadar da, çok da, pek de, tam olarak, tamamen, gazlamak, tam gaz sürmek, tıkalı, yapayalnız, dahil, herşey hazır/tamam, herşey dahil, hepsi içinde, aşırı şık giyinmiş, tam doğru olmayan, herşeye hazır, dünyalar kadar ayrı/farklı, birbirinden çok farklı, konusunda, çok miktarda, tamamen uyanmış, tam açık, çok yönlü, yıl boyu, iyi giyimli, tamamen karşı/muhalif, umulur ki, inşallah, umarım, ümit ederim, bütünüyle, tamamıyla, tümüyle, samimi olarak, samimiyetle, içtenlikle, herşeyden önce, herşeyden önemlisi, başından beri, baştan beri, sonuçta, neticede, hariç hiç biri, canı gönülden, seve seve, bilhassa, bütün kalbimle, birdenbire, birden, dünya çapında, buna rağmen, toplam, toplam olarak, bütün gün, tüm gün, bütün gün, tüm gün, toplamda, pek sayılmaz, saygıyla, tüm dünyada, yıl boyunca, bunu göz önüne alarak, canla başla, fazlaca, tüm yolculuk boyunca, herşey bittikten sonra, tüm dünyada, dünyanın her yerinde, öncelikle, sonuçta, nihayetinde, bir şey değil, anlaşıldı, buraya kadar iyi, azami çaba/gayret, kapalı gişe, tümü, her şey, her şey, ilk iş anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
tutto kelimesinin anlamı
hepsipronome (zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").) Qualcuno si è mangiato tutti i cioccolatini. Tutti i suoi compagni di classe sono andati al suo compleanno. |
her şey
(zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").) Tutto è andato storto. Her şey çok kötü gitti. |
tümüpronome (zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").) Ho speso tutti i miei soldi. |
önemli tek şey, her şeypronome (la cosa più importante) (mecazlı) La posizione è tutto quando compri una casa. |
hepsini, tümünüaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ha rovesciato tutta la zuppa sul pavimento. Çorbanın hepsini yere döktü. |
her şeypronome (mecazlı) (zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").) Amo mia moglie, lei è tutto per me! Eşimi çok seviyorum, o benim her şeyim. |
hepsiaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Tutti questi libri devono essere venduti. |
bütün, tümaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ho aspettato per tutto il pomeriggio. Bütün gün burada seni bekledim. |
bütün, tümaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Abbiamo giocato a carte per tutto il viaggio verso Parigi. Paris'e giderken bütün yol boyunca iskambil oynadık. |
tüm, bütünsostantivo maschile (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il tutto è maggiore della somma delle sue parti. |
boyuncaaggettivo (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Ha russato per tutta la commedia. |
her şeypronome (zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").) È mezzanotte e tutto è tranquillo. |
tamamen, bütünüyle, tümüyle, tamamiyleavverbio (intensificatore) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Entrò tutto coperto di fango. Tamamen çamura bulanmış bir şekilde eve geldi. |
bütün, tümaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ho mangiato tutto l'hamburger. Hamburgerin hepsini yedim. |
tümü, hepsiaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Abbiamo pagato l'importo totale. Ücretin tümünü (or: hepsini) biz ödedik. |
tamaggettivo (bölünmemiş) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Mia madre ha dato a me l'intero servizio di terrecotte invece di dividerlo tra me e mia sorella. |
bütün
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Alla cerimonia ci sarà l'intera azienda. |
bütün
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ha mangiato tutta la mela. Elmanın bütününü yedi. |
herhangi biraggettivo (sayı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Prenderò tutti i panini che avete lasciato. |
herhangi biraggettivo (miktar) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Prenderò tutta la cioccolata che è rimasta. |
boyunca, boyuavverbio (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Lui mangerebbe gelato tutto l'anno! |
hepsi, tümü
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Tutto il pubblico si è alzato ad applaudire. |
çapındaaggettivo (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) In tutta la città c'è il divieto di annaffiare i prati per risparmiare acqua. |
bütünü ile, bütünüyle
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
en iyi çabapronome (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Anche se mia figlia non ha vinto la partita, sono orgogliosa di lei lo stesso perché so che ci ha messo tutta se stessa. |
toplam(peso) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
birden, aniden, birdenbire
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Improvvisamente ho sentito un rumore in cucina. |
hiç, hiç de
Non mi disturba affatto se vuoi fumare. |
tepeden tırnağa(figurato) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Charles non vivrebbe mai all'estero, è proprio inglese dentro! |
yıkılmış
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) A causa della sconfitta 5-0, le speranze della squadra di vincere la coppa sono andate distrutte. |
yine de, gene de, her şeye rağmen
(edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Nonostante i genitori di Chelsea le avessero detto di non farlo, saltò comunque la scuola. |
tamamenavverbio (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
öncelikle
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Innanzitutto devi scrivere il tuo componimento e poi lo devi correggere. |
memnun
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) È fantastico che tu sia venuto; sono contentissimo! |
o kadar da, çok da, pek de
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Il film non era così bello. Film pek de iyi değildi. |
tam olarak
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Sono completamente al verde, devo trovare un lavoro. |
tamamen
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
gazlamak, tam gaz sürmek(motori) (araba, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Imballò il motore e scappò via. |
tıkalı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le mie orecchie erano completamente tappate! |
yapayalnız
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Dopo aver allontanato la sua famiglia e gli amici si ritrovò tutta sola. |
dahil(fiyata, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
herşey hazır/tamamaggettivo Siamo pronti? Allora via! |
herşey dahil, hepsi içindeaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La maggior parte delle crociere sono tutto compreso escluse le escursioni giornaliere nei porti di scalo. |
aşırı şık giyinmiş
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le attrici che partecipavano alla serata degli Oscar erano vestite da sera. |
tam doğru olmayanaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) È una buona traduzione, ma la scelta delle parole non è del tutto corretta. |
herşeye hazıraggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ho messo in valigia tutto quello di cui potrei mai aver bisogno, sono pronta a tutto. |
dünyalar kadar ayrı/farklı, birbirinden çok farklıverbo intransitivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Quando leggo le lettere del mio amico dall'Africa mi rendo conto che viviamo in due mondi diversi. |
konusunda
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Voglio sapere tutto sul tuo viaggio. |
çok miktarda
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) C'è tantissimo da fare che non so da dove cominciare. |
tamamen uyanmışaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Dopo il mio caffè mattutino sono di solito del tutto sveglio. Il rumore da fuori lo fece restare completamente sveglio tutta la notte. |
tam açıkaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) I gattini non riescono mai a resistere alla tentazione di entrare nelle scatole del tutto aperte. |
çok yönlü(figurato) (kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) John è una persona dalle mille qualità: è abile a scuola, nello sport e nella musica. |
yıl boyu
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Molti studenti si oppongono ai progetti che intendono implementare la scuola per tutto l'anno. |
iyi giyimli
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
tamamen karşı/muhalifaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Volevo andare all'accademia di belle arti, ma i miei genitori erano del tutto contrari. |
umulur ki, inşallah, umarım, ümit ederim(idiomatico) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Se tutto va bene, supererà gli esami. Umarım (or: inşallah) tüm sınavlarını verir. |
bütünüyle, tamamıyla, tümüyle
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Dopo essersi rotolato nel fango il cane era completamente sporco. |
samimi olarak, samimiyetle, içtenlikle(figurato) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Vorrei con tutto il cuore che il mio autore preferito avesse scritto più libri prima di morire. |
herşeyden önce, herşeyden önemlisilocuzione avverbiale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Louise vuole diventare un'infermiera più di qualsiasi cosa. |
başından beri, baştan beri
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
sonuçta, neticede
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Tutto considerato penso che tu abbia fatto un buon lavoro. |
hariç hiç biri
Il suo nuovo romanzo è tutto tranne che noioso. |
canı gönülden, seve sevelocuzione avverbiale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Miranda ha dato tutta se stessa nella sua esibizione di canto. |
bilhassaavverbio Voglio i soldi e la fama, ma soprattutto voglio essere amato. Mi piace ascoltare musica; più di tutto mi piace il jazz. |
bütün kalbimle
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Mia cara, ti amo con tutto il mio cuore. |
birdenbire, birden
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) All'improvviso, una nuvola nera ha oscurato il sole. |
dünya çapında
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Internet permette lo scambio di informazioni tra persone in tutto il mondo. |
buna rağmenavverbio (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Era un fannullone e un poco di buono, ma lei lo amava, nonostante tutto. |
toplam, toplam olarakavverbio (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) C'erano in tutto sette ospiti nell'hotel, inclusi noi. |
bütün gün, tüm günavverbio (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Si è esercitata tutto il giorno. |
bütün gün, tüm günavverbio (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Potrei annaffiare i fiori tutto il giorno. Sono stato seduto al sole tutto il giorno e ho letto il mio libro. |
toplamda
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
pek sayılmaz
La carne non è ancora propriamente cotta. |
saygıylaavverbio (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Con il dovuto rispetto, credo che il tuo ragionamento non sia corretto. |
tüm dünyada
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Sarebbe davvero bello se una buona volta ci fosse la pace in tutto il mondo. |
yıl boyunca
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Mi piacerebbe vivere in un clima dove si può fare giardinaggio tutto l'anno. |
bunu göz önüne alarak
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
canla başla(figurato) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
fazlaca(mecazlı) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Brian vuole attraversare la cascata in canoa? È follemente (or: incredibilmente) stupido. |
tüm yolculuk boyunca
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Abbiamo dovuto sentirlo russare per tutto il tragitto da New York a Roma. |
herşey bittikten sonra
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) In fin dei conti, la decisione di avere un bambino è personale. |
tüm dünyada, dünyanın her yerinde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Babbo Natale è conosciuto in tutto il mondo. |
öncelikle
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Perché non mi piace? Beh, in primo luogo non si lava. |
sonuçta, nihayetindelocuzione avverbiale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Il servizio è un po' lento ma in fin dei conti è un ottimo ristorante. |
bir şey değil
(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) "Grazie per la splendida cena che hai preparato". "Il piacere è tutto mio". |
anlaşıldı
(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) "Se fossi in te, eviterei di menzionare il suo ex marito." "Tutto chiaro!" |
buraya kadar iyi
(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Se mi piace la vita da pensionato? Fin qui tutto bene. Ma richiedimelo fra sei mesi. |
azami çaba/gayret
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I dottori fecero del loro meglio per salvare il paziente, ma perfino il loro massimo non fu sufficiente. |
kapalı gişesostantivo maschile (tüm biletleri satılmış) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La boy band ha fatto un altro tutto esaurito. |
tümü
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La vita di Rupert è perfetta: ha un lavoro ben pagato, una bella macchina e una moglie stupenda. Ha tutto quanto! |
her şeypronome (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Ho dovuto comprare tutto quanto per avere il cappello verde. Sono andato a prendere un biscotto ma qualcuno si era già preso tutto quanto! |
her şeypronome (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Non è oro tutto ciò che luccica. |
ilk işavverbio (sabah) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Come prima cosa la mattina faccio colazione. |
İtalyan öğrenelim
Artık tutto'ün İtalyan içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İtalyan içinde arayabilirsiniz.
tutto ile ilgili kelimeler
İtalyan sözcükleri güncellendi
İtalyan hakkında bilginiz var mı
İtalyan (italiano) bir Roman dilidir ve çoğu İtalya'da yaşayan yaklaşık 70 milyon insan tarafından konuşulmaktadır. İtalyanca Latin alfabesini kullanır. J, K, W, X ve Y harfleri standart İtalyan alfabesinde yoktur, ancak yine de İtalyancadan ödünç alınan kelimelerde görünürler. İtalyanca, 67 milyon kişiyle (AB nüfusunun %15'i) Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan ikinci dildir ve 13.4 milyon AB vatandaşı (%3) tarafından ikinci dil olarak konuşulmaktadır. İtalyanca, Vatikan'ın başlıca çalışma dilidir ve Roma Katolik hiyerarşisinde lingua franca olarak hizmet eder. İtalyanların yayılmasına yardımcı olan önemli bir olay, Napolyon'un 19. yüzyılın başlarında İtalya'yı fethi ve işgaliydi. Bu fetih, birkaç on yıl sonra İtalya'nın birleşmesini teşvik etti ve İtalyan dilinin dilini zorladı. İtalyanca, yalnızca sekreterler, aristokratlar ve İtalyan mahkemeleri arasında değil, aynı zamanda burjuvazi tarafından da kullanılan bir dil haline geldi.