Fransızca içindeki pour ne anlama geliyor?
Fransızca'deki pour kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte pour'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
Fransızca içindeki pour kelimesi için, için, için, -e, -a, (almak) için, lehine, lehinde, -den dolayı, yüzünden, nedeniyle, göre, diye, için, amacıyla, -e doğru, için, onuruna, şerefine, için, için, konusunda, hususunda, alana, adına, namına, için, fiyatına, olarak, için, -den beri, için, yerine, hemfikir, için, için, miktar, hatırı için, hakkı için, -mek için, diye, lehinde, bu doğrultuda, doğrultusunda, karşılığında, lehinde, için, nedeniyle, dolayısıyla, amacıyla, -den, -dan, olmak, için, diye, için, ile ilgili, hakkında, bir çok işe uygun, birden fazla kullanım alanı olan, turistlere hitap eden, turistik, taşıtlarla/araçlarla ilgili, taşıt, araç, kapanın elinde kalan, geride bırakılmış, dışlanmış, endişeli, kaygılı, eve giden, çoğunlukla, ekseriyetle, ekseriya, sonsuza kadar, ebediyyen, canla başla, benim hatam, patika, gürültü patırtı, tantana, saç bandı, sübvansiyonlu sağlık hizmeti, uyku ilacı, göz damlası, ergenlik, gençlerle ilgili/gençlere ait, tanıtımı yapılmış, reklamı yapılmış, kabul oyu, dondurma süslemesi, yüzde, köpek bakım evi, temsil etmek, ruhsatlı, travesti, şeker hastalığıyla ilgili, diyabetik, doğum yapılacak tarih, eşit şans, göz kalemi, birbirine karıştırmak, ayırt edememek, donanımlı, ergen, sembolik, simgesel, çalmak, savunmak, aşk, sevda, onaylamak, tasdik etmek, esasen, esas olarak, temelde, girişim, yüzük kutusu, puanlamak, hedeflemek, heba olmak, İlk Kullanım Bilgileri, giden, uygun, uyan, acele yapılan, dikkatsizce yapılan, usta, işinin ehli, minnettar, müteşekkir, kız gibi, kültürlü, okumuş, uyumsuz, uyuşmayan, kendini iyi ifade edemeyen anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
pour kelimesinin anlamı
için
(edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) La petite fourchette est pour la salade, et la grande pour le plat principal. Küçük çatal salata için, büyüğü ise ana yemek için kullanılır. |
içinpréposition (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) C'est un livre idéal pour une jeune fille. Bu kitap çocuklara göre değildir. |
içinpréposition (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Tu ferais quelque chose pour moi ? Hillary Clinton a fait campagne pour Obama dans plusieurs états. |
-e, -apréposition Il n'a payé que dix dollars pour cette chemise (or: Il n'a payé cette chemise que dix dollars). Bu gömleğe sadece on dolar ödedi. |
(almak) içinpréposition (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Il est descendu pour du lait (or: pour acheter du lait), il reviendra bientôt. Süt almak için dışarı çıktı. Birazdan döner. |
lehine, lehinde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Il était pour le plan, mais sa femme était contre. |
-den dolayı, yüzünden, nedeniyle
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Il a eu des devoirs supplémentaires pour les gros mots qu'il avait dits en classe. Sınıfta küfretmesinden dolayı kendisine ceza olarak ek ev ödevi verildi. |
görepréposition (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Il fait chaud pour la saison. Yılın bu zamanına göre hava oldukça ılık. |
diyepréposition (but) (bağlaç: Kendi başına bir anlam taşımayan, cümlede eş görevli sözleri ve cümleleri birbirine bağlayan sözcüktür (örnek: "kitabı aldı, fakat geri vermedi").) Mo est allé là-bas pour chercher sa commande. |
için, amacıyla(intention) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) J'ai acheté du tissu pour confectionner des costumes. |
-e doğru(direction) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Il part demain pour Londres ? |
içinpréposition (birisi) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Tous ces cadeaux sont pour toi. |
onuruna, şerefinepréposition (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) L'église a célébré une messe commémorative pour les victimes du tremblement de terre. |
içinpréposition (başarmak, kazanmak) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Pour arriver tôt à Paris, vous devez prendre le train express. |
içinpréposition (korumak, kurtarmak) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Nous nous battons pour notre liberté. |
konusunda, hususundapréposition Elle a un don pour les mots croisés. |
alanapréposition (satışta oran) Le magasin solde la collection d'été : trois articles pour le prix d'un. |
adına, namına
(edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) |
için(intention, but) (bağlaç: Kendi başına bir anlam taşımayan, cümlede eş görevli sözleri ve cümleleri birbirine bağlayan sözcüktür (örnek: "kitabı aldı, fakat geri vermedi").) Il est sorti pour dîner. |
fiyatınapréposition (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Melons sont maintenant à 2 pour une livre sur le marché. |
olarakpréposition Nous venons ici pour la deuxième fois. |
içinpréposition (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Ce film était trop long pour moi (or: pour ma part). Bu film benim için çok uzundu. |
-den beri
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Elle a disparu pendant quatre heures. |
için, yerine(birisi) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Je ne veux pas faire son travail à sa place. İşini onun yerine ben yapmak istemiyorum. |
hemfikirpréposition (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Quand ils ont annoncé le projet, seulement une ou deux personnes étaient pour. |
için
(edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Il ne faut pas de diplôme pour travailler comme escort-girl. Pour voyager à l'étranger, il faut avoir un passeport valide. |
için(birisi) |
miktar(quantité) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
hatırı için, hakkı içinpréposition (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) L'agresseur a attaqué le vieil homme pour quelques livres sterling. |
-mek için, diye
(edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Je suis aller au magasin pour acheter du lait. |
lehindeadverbe (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) J'ai voté contre l'augmentation du budget; mon partenaire a voté pour. |
bu doğrultuda, doğrultusunda
(edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) J'ai mis un peu d'argent de côté pour mes vacances d'été. |
karşılığındapréposition (compensation) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) On m'a accordé six milles livres pour la perte que j'ai subie. |
lehinde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Je suis pour l'idée de l'Union européenne mais en pratique sa réglementation semble souvent injuste. |
için, nedeniyle, dolayısıylapréposition (raison) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Il est ici pour affaires. Burada iş için bulunuyor. |
amacıyla
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Pour (or: Afin de) ne pas arriver en retard, Jerry est parti plus tôt. |
-den, -danpréposition (ödeme yapan) C'est pour moi ce soir ! C'est toi qui avais payé la dernière fois. Bu akşam yemek benden! Geçen sefer sen ödemiştin. |
olmak(eğiliminde, vb.) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Ce n'était pas trop difficile pour un examen. |
için, diyeconjonction (dans le but de) (bağlaç: Kendi başına bir anlam taşımayan, cümlede eş görevli sözleri ve cümleleri birbirine bağlayan sözcüktür (örnek: "kitabı aldı, fakat geri vermedi").) Elle a travaillé dur pour (or: afin de) devenir un docteur. |
için(littéraire ou humoristique) (dilek belirtme) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Que ne donnerais-je pour un bol de soupe ! |
ile ilgili, hakkında
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Quant à (or: En ce qui concerne) votre point précédent, je pense que nous sommes d'accord. |
bir çok işe uygun, birden fazla kullanım alanı olan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
turistlere hitap eden, turistik(resmi olmayan dil, aşağılayıcı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Luke déteste les endroits touristiques et part seulement en vacances dans des lieux moins connus tels que la Croatie. |
taşıtlarla/araçlarla ilgili, taşıt, araç
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
kapanın elinde kalan
|
geride bırakılmış
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les films « Maman j'ai raté l'avion » parlent d'un garçon oublié quand sa famille part en vacances. |
dışlanmış(kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Comme elle n'a pas été invitée à la fête, elle s'est sentie exclue. |
endişeli, kaygılı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
eve giden(voyage) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
çoğunlukla, ekseriyetle, ekseriya
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
sonsuza kadar, ebediyyen
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) La famille semble être définitivement installée à l'étranger à présent. |
canla başla
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
benim hatam
(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Je vous ai marché sur le pied ? Désolé ! Pardon ! |
patika
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il y a beaucoup de chemins qui relient le parking au centre commercial. |
gürültü patırtı, tantana(figuré) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
saç bandı(grand) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Ses longues tresses étaient retenues par un sobre bandeau noir. |
sübvansiyonlu sağlık hizmeti(anglicisme) (yoksullar için) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
uyku ilacı
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il n'arrivait pas du tout à dormir sans somnifères. |
göz damlası
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
ergenlik
Leurs enfants sont à un âge où les anxiétés d'adolescent apparaissent. |
gençlerle ilgili/gençlere ait
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
tanıtımı yapılmış, reklamı yapılmış
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
kabul oyu
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La motion a recueilli 51 oui et 23 non. |
dondurma süslemesi
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le magasin de yaourts glacés propose différentes garnitures comme les vermicelles, les pépites de chocolats et la noix de coco râpée. |
yüzde
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
köpek bakım evi
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Je déteste laisser le chien au chenil quand nous partons. |
temsil etmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
ruhsatlı(silah, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
travesti(personne) |
şeker hastalığıyla ilgili, diyabetik(coma, type, affection,...) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
doğum yapılacak tarih(Gynécologie) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Votre terme est dans 24 semaines. |
eşit şans
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le résultat de l'élection est incertain. |
göz kalemi(anglicisme) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Rachel s'est remis de l'eye-liner. |
birbirine karıştırmak, ayırt edememek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
donanımlı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
ergen(abréviation) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
sembolik, simgesel
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
çalmak(courant : un accord) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Comment est-ce que tu fais un accord de do à la guitare ? |
savunmak(Droit et courant) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) L'accusé a choisi d'avoir recours à un avocat pour le défendre lors du procès. Nancy aime défendre son point de vue. |
aşk, sevda(un peu vieilli) (kısa süreli) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
onaylamak, tasdik etmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Le patron a-t-il déjà approuvé le projet ? |
esasen, esas olarak, temelde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Le problème est principalement dû au procédé. |
girişim
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
yüzük kutusu
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
puanlamak(Scolaire) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Le professeur nota la performance par un A+. |
hedeflemek(Marketing) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Ils ont ciblé le marché des adolescents avec leur nouveau produit. |
heba olmakverbe transitif (changement de sujet) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Il ne la comprend pas : il ne se rend pas compte de ses qualités. |
İlk Kullanım Bilgileri
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
giden
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
uygun, uyan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il est important de choisir un candidat approprié au poste. |
acele yapılan, dikkatsizce yapılan(hareket, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Un tel affront requiert plus que des excuses formulées sans conviction. |
usta, işinin ehli(compétent) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Elle est experte (or: excellente) pour aider les gens à développer leurs points forts. |
minnettar, müteşekkir(kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Nous vous sommes reconnaissants pour votre aide. |
kız gibi
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Lucy ressemble à une (petite) fille avec ce pantalon rose. |
kültürlü, okumuş(très cultivé) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Kim pense que l'opéra est trop intellectuel pour que les gens ordinaires puissent l'apprécier. |
uyumsuz, uyuşmayan(objets) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
kendini iyi ifade edemeyen(personne) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
Fransızca öğrenelim
Artık pour'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.
pour ile ilgili kelimeler
Fransızca sözcükleri güncellendi
Fransızca hakkında bilginiz var mı
Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.